Hikem-i Ataiyye'den bir ders; “Her meseleye cevap veren, her gördüğünden bahseden, her bildiğini anlatanı görürsen anla ki cahildir.”
İnsanın mâhiyet ve aslına, insanlık âlemine derin bir bakışla bakılıp onun dış ve iç âleminde bulunan incelikler tefekkür edildiğinde onun görünen ve görünmeyen âlemlerin hülasası, yaratılış kitabına yazılmış son derece dikkat çekici ve etkileyici ibareleri kapsayan ve onlardaki ilâhî sırların olmuş-olacak bütün mânalarını toplayan bir nüshası olarak görülür. İnsanın taşıdığı bu derin mânayı Hz. Ali’nin söylediği şu mısralar ne güzel ifade eder:
دَوَائُكَ ف۪يكَ فَلَا تَشْعُرْ وَ دَائُكَ مِنْكَ فَلَا تُبْصِرْ
تَزْعُمُ اَنَّكَ جِرْمٌ صَغ۪يرٌ وَ ف۪يكَ انْطَوٰي الْعَالَمُ الأكْبَرُ
“İlacın sendedir de farkında olmazsın,
Derdin de sendendir fakat görmezsin,
Sanırsın ki sen sade küçük bir cisimsin
Oysa sende dürülmüş en büyük âlem.”
Ey Rabbim, ailemde ve sevdiklerimde afiyet ve hayırdan başka birşey gösterme bana..
Gördüm ki: Ömrüm koşarak gidiyor, âhirete yakınlaşmış.
• Risâlei-Nur
Hârise İbni Vehb radıyallahu anh^dan rivayetle Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:
“Size cennetlikleri bildireyim mi? Onlar hem zayıf oldukları hem de halk tarafından zayıf görüldükleri için kimsenin önemsemediği ve fakat şöyle olacak diye yemin etseler, isteklerini Allah’ın gerçekleştireceği kimselerdir. Size cehennemliklerin kimler olduğunu söyleyeyim mi? Katı kalbli, kaba, cimri ve kurularak yürüyen kibirli kimselerdir.”
(Buhârî, Eymân 9, Tefsîru sûre (68), 1, Edeb 61; Müslim, Cennet 47)
Ebû Ümâme (radıyallâhu anh) anlatıyor:
"Derdi ki: "Ey Allah'ın Resûlü! En ziyade dinlenmeye (ve kabule) mazhar olan dua hangisidir?"
"Gecenin sonunda yapılan dua ile farz namazların ardından yapılan dualardır!" diye cevap verdi." [Tirmizî, Daavât 80.]
#dua #namaz #allah
“Kul bir günah işlediği zaman kalbinde siyah bir nokta oluşur. Bundan vazgeçip tövbe ve istiğfar ettiği zaman kalbi parlar. Günahtan dönmez ve bunu yapmaya devam ederse siyah nokta artırılır ve sonunda tüm kalbini kaplar. Allah’ın (Kitabında) ‘Hayır! Doğrusu onların kazanmakta oldukları kalplerini paslandırmıştır.’ (Mutaffifîn, 83/14.) diye anlattığı pas işte budur.”
(Tirmizî, Tefsîru’l-Kur’ân, 83.)
'Abdullah İbni Amr İbni Âs radıyallahu anhümâ’dan rivayet edildiğine göre, Nebî sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Her zaman Kur’an okuyan kimseye şöyle denecektir: Oku ve yüksel, dünyada tertîl ile okuduğun gibi burada da tertîl ile oku. Şüphesiz senin merteben, okuduğun âyetin son noktasındadır.” (Ebû Dâvûd, Vitr 20)'
Ey Hatice, senin sevgin benim rızkımdır.
Hz. Muhammed (s.a.v)
*Bu sözler bütün şiirlerin en güzelidir.
"Kur'ân, sadece ölüler üzerine okunsun diye değil, diriler onun müthiş nağmesiyle yeniden hayat bulsun diye indirilmiş bir kitaptır." -Muhammed Emin Yıldırım
Savaş Barkçin Hocanın yanılmıyorsam iki sene evvel yayınladığı bir yazısında idi:
“Birine bakıp ‘oruç yiyor’ diye kınarken kendi orucumuzu yiyip bitirmeyelim. Hüsnüzan başka nerde lâzım ki?
Meselâ şeker hastası olan birisi için, yani günde altı öğün yemek, üç kez insülin iğnesi yapmak, durmadan su içmek zorunda olan birisi için Ramazan tam bir gönül kırıklığı mevsimi oluyor.” diyordu.
Bu bakış, esasen müslüman görüşünün yeşerip, dirileceği mümbit zemin.. Derin feraset.. Nebevi soluk…
Tıpkı Niyazi Mısrî(k.s) hazretlerinin,
“Ne zaman birisinin zahirinde bir ayıp ve noksan görürsen, kendi kendine ‘Belki Allah ile muamelesi tamdır, aybı bana göredir’ de. ”
Nasihati ile aynı menşein köklerinden göğermiştir.
Yahut da dua ederken aklına isteyecek başka bir şey gelmediğinde, (hatrımda kaldığınca):
“Allah'ım bana öyle güzel lutfetmişsin ki, senden isteyecek bir şey bulamıyorum, hamd olsun. Ama sana yalvarmaktan elleri, kolları yorulan dertli insanlar var. Sen onların gönüllerine katından bir ferahlık ver…”
Diye el açan bir güzel insanın niyazı gibi…
Tuttuğumuz her bir orucun derunumuzdaki iman, ahlak, ibadet lutfunun küllisini güzelleştirmesi duasıyla…
Hanelerinize sıcacık selam ederim. Ramazanı şerifiniz hayrolsun…
Gerçekleşmiş Bir Olay!
Kardeşin cebinde, içinde hafta boyunca günahlarını yazıp muhasebe ettiği ufak bir defter bulmuşlar. Keşke bunlar da günah olsa…
Pazartesi günü: Abdestsiz uyudum.
Salı günü: Sesli bir şekilde güldüm.
Çarşamba günü: Gece namazını hızlı kıldım.
Perşembe günü: Oyun oynadığımız zaman hedefi vurup kazandığım için kendimi iyi gördüm.
Cuma günü: Nebi sallallahu aleyhi ve sellem’e bin defa salat getiremedim. Yedi yüz defa getirebildim.
Cumartesi günü: Muasker emiri selamı benden önce verdi.
Pazar günü: Sabah zikirlerini yapmayı unuttum.
Not: Bu kıssa Ebu Vâkid Eş-Şâmi’nin kanalından alıntıdır.
Kardeşlerim! Bu günahlara bakalım ve kendi yaptığımız günahlar ile kıyaslayalım. Bu günahlar bizim günahlarımızın yanında; devede tırnak, çölde bir kum tanesi gibi kalır.
Bir de şaşılacak olan şey; bu kardeşimizin erken yaşta cihad ameline atılması ve erken şehit olmasıdır.
Sen Rabbine karşı sadık olacaksın ki, Rabbin da sana sadık olsun.
Ben şehadeti istiyorum, Ben ima ettim ve Ben Müslüman diyerek kurtulacağımızı mı zannediyoruz. Bizi şehadetimizden geride bırakan kendi günahlarımız ve Rabbimizden hakkı ile bunu talep edemememizdir.
Allahım.. Beni bana bırakma, aciz kalırım. Beni insanlarada bırakma, kaybolurum. Beni umut kırıklığına uğratma, umudum sana iken. Beni cezalandırma, sana yalvarırken..
"bizim edebimizde, kadınlara karşı aslanlık yoktur. "
Gavs-ı Azam Seyyid Abdülhakim ElHüseyni (k.s.)
اللَّهُمَّ أَنْ تَجْعَلَ الْقُرْآنَ رَبِيعَ قَلْبِي، وَنُورَ صَدْرِي، وَجَلَاءَ حُزْنِي، وَذَهَابَ هَمِّي
[Ahmed bin Hanbel 1/391]