Buraya ilk geldiğimde, bu fotoğrafa çok gülmüştüm, çok ama öyle böyle değil. Sonra ne mi oldu?
Bu yazıyı neden ben yazmadım diye içimden geçirdim, öyle içime geçti ki.
@keskebeynimkorolsaydi / keskebeynimkorolsaydi.tumblr.com
Buraya ilk geldiğimde, bu fotoğrafa çok gülmüştüm, çok ama öyle böyle değil. Sonra ne mi oldu?
Bu yazıyı neden ben yazmadım diye içimden geçirdim, öyle içime geçti ki.
Dedem (87) biraz önce erkek kardeşime; (24) "Bu arabayı satalım, üzerine biraz daha koyalım, sonra aldığımız arabayla tüm Türkiye'yi dolaşalım" dedi.
Lütfen artık benim bu gezme-görme isteğim sorgulanmasın, tamamen genetik.
Ne yara kapanıyor, ne göz yaşı tükeniyor.
Çok değil mi bu dünya için bu kadar üzüntü?
İçime bir boşluk çöküyor böyle uzun uzun kar yağdığında.
İlk önce mutlu oluyorum, huzur gibi geliyor, zaman geçtikçe temizlenmiş gibi, bomboş gibi hissediyorum.
Hep bir ayrı yeri var, olacak...
Bir öğretmenler günü ne kadar güzel olabilirse...
Her yıl severek yapıp, sevmediğimde bırakabilmeyi nasip et Allah'ım.
Son 1 yıldır ;
Ve bu herkese garip gelse de, süper bir özgürlük, dinginlik, sadeleşme, zihinsel rahatlama bence.
3-4 yaşlarındayım, belki de 5. Havale geçirmişim, köyden koştur koştur hastaneye götürdüler. Şanslıydım ki köyümüzün mükemmel bir çocuk doktoru vardı, doktor amcası. İlk başlarda daha sık ama sonra 2 ayda bir onunla görüşmek için köyden, il merkezine gidiyorduk. Benim için heyecanlı bir maceraydı. İl merkezinde sadece onun muayenesine giden yolu biliyordum, sadece onu. Muayene ederken bana hikayeler anlatıyordu, sohbet ediyordu, sepetimle ona fındık toplarken yardım edecektim.
Hiç korkmadım, 12-13 yaşlarına kadar düzenli kontrollerime gittim. Sen bize ve benim gibi bir çok çocuğa çok iyi baktın, hiç korkmadım, sen de korkma.
Mekanın cennet olsun.
6 hafta, son 6 hafta, 6 haftadır, 6 hafta.
O kadar çok şey oldu ki.
O kadar hızlı oldu ki.
Sindiremediğim için konuşamıyorum,
Ve sustum.
İnsan nasıl bu kadar kötü olabiliyor, ağırıma gidiyor artık, kaldıramıyorum bu kadarını.
Gece uykaya dalamama.
Sabah soğuk yataktan kalmama, soğuk olduğunu düşündüğün için çekilen vicdan azabı.
Beden gücü olması için mecburi yapılan kahvaltı, kahvaltı yaparken yapamayanlar düşünerek çekilen vicdan azabı.
Yardım, ayrıştırmaya gidiş, gelen depremzedeleri görme, duygusal çöküş, insanların yardımlaşmasını görme, duygusal yükleliş, üzerinde kefen yazan kumaş toplarını görme, duygusal çöküş, o arada yaptığın işe odaklanma.
Sana su uzatılınca, su içmek ama o sırada su bulamıyoruz kar yiyoruz diyenlerin aklına gelişi ve çekilen vicdan azabı.
Akşam yorgun düşüp, yemek yemek zorunda kalmak ama içine sinmediği için az az yemek.
Eve gelmek, duş almak, ısınmak ama tüm bunlar için vicdan azabı.
Yorgunluktan yatmaya, uyumaya çalışmak, twittara bir bakayım deyip, scrool yaparken saatlerin geçmesi, ağlama krizine giriş ve kapanış.
#keskekalbimdekorolsaydı
Zihninizde birileri ile konuşma, aynı olayların farklı senaryolarını yaşama, hiç olmayacak şeylerin kurgularını yapma, bir de hiç birinin gerçek olmadığını bilmeme rağmen, üzülme, kırılma, sinirlenme gibi saçma şeyler yapıyorum. Üstelik tüm bunları aktif başka bir işle meşgulken yapıyorum, bu durum geçiyor mu, zihni susuyor mu insanın, biri evet desin lütfen.
İnsanların hayatına girip,
kendi oluşturdukları yalnızlıklarını,
kendi kurdukları dünyalarını bozup,
mağaralarından çıkarıp,
öyle ortada bir anda bırakıp,
sonra da hiçbir şey olmamış gibi hayatınıza devam edemezsiniz;
bencilliktir bu, aşırı bencillik, aşırı aşırı bencillik.
İnsan dilerken, ne dilediğine dikkat etmeli.
Bazen insan nasibini mi kovalıyor, nasibinden mi kaçıyor, kendine eziyet mi çektiriyor bilemiyor galiba. Bazı şeylerin göz göre göre yaşanması, göz ardı edilmesinden iyidir gibi geliyor insana. Yeterince ağlamadan, yeterince üzülmeden büyümüyorsun, iyileşmiyorsun ama bu yeterince sınırı ne onu da bilemiyorsun. Zaman geçmiyor, durmuş gibi, akmıyor. Keşke farkında olmasaydım diyorsun, dünyadaki tek sıkıntım fondötenim, ojem, maaşım olsaydı da çözmeye çalışsaydım. İnsan içindekini çözemiyor, iyileştiremiyor, içi içini, ruhu ruhunu yiyor. Ne herhangi bir şey izleyebiliyor, ne herhangi bir şey okuyabiliyor ne de uyuyabiliyorsun. Enerjin artık yok, hiç, kalmamış, en sevdiğin işini yapmak, sabah soğukta kalkmak, insanlarla konuşmak zorunda olmak, hepsi ayrı birer zulüm gibi. Tamamen bırakmak, herkesi bırakmak, her şeyi bırakmak istiyorsun ama zihnini kapatamıyorsun ki.