(via laaps)
bu koca kainatta Allah'ın sizin küçücük dünyanızı ne kadar önemsediğini ve lütfettiğini fark ettikçe imanınız artar.
-Muhyiddin Şekûr
Hz. Ömer (r.a)
“Şehadet, bir hak ediştir.” cümlesini okudukça gelen sızı.
Levha: “Muhakkak ki güzellik-iyilikler, kötülük-çirkinlikleri giderir.” Arapçasının okunuşu: “İnne'l-hasenâti yuzhibnes seyyiâti” Kur'an-ı Kerim, Hud suresi, 114. ayet:
“Kalp Sırrına Erenler; Neler Yapar, Bilir Misin…?” “Kızmazlar… Küsmezler… Kırmazlar… Kırılmazlar… … Her Şeyde Bir Güzellik Bulurlar… “Hiçbir Şeyi İnsanoğlundan Bilmezler ; ”Rab’binden Bilirler’ Her Şeyi ;Ondan Umup Beklerler… Ve, Susarlar…Susarak Konuşurlar..
Hz. Mevlana
Nefse en ağır gelen hal ihlastır. Çünkü onun ihlasta nasibi yoktur.
kalp atışlarımızı dinlemek gerek bazen… her çarpışındaki ‘ALLAH’ nidasına kulak verip o tempoyu dilimize dolamalı, sonra pompalanan her kanın Allah lafza-ı celali ile yoğrulduğunu düşünerek vücudumuzun tüm bölgelerine nüfuz ettiğini hayal etmeli. ve böyle bir Rabbin önünde edep ve tazim ile boyun eğmeli..
Resûl-i Ekrem ﷺ şöyle buyurdu: İstiğfârın en üstünü kulun şöyle demesidir:
Allâhümme ente rabbî, lâ ilâhe illâ ente, halaktenî ve ene ‘abdüke, ve ene ‘alâ ‘ahdike ve va‘dike m’esteta‘tü. Eûzü bike min şerri mâ sana‘tü, ebûü leke bi-ni‘metike ‘aleyye, ve ebûü bi-zenbî, fağfir lî fe-innehû lâ yağfirü’z-zünûbe illâ ente.
Allahım! Sen benim Rabbimsin. İbadete lâyık senden başka ilah yoktur. Beni sen yarattın. Ben senin kulunum. Ezelde sana verdiğim sözümde ve vaadimde hâlâ gücüm yettiğince durmaktayım. İşlediğim kusurların şerrinden sana sığınırım. Bana lutfettiğin nimetleri yüce huzurunda minnetle anar, günahımı itiraf ederim. Beni affet; şüphe yok ki günahları senden başka affedecek yoktur.
Buhârî, Daavât 2, 16. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Edeb 100-101; Tirmizî, Daavât 15; Nesâî, İstiâze 57
(via laaps)
“İşledikleri günahlardan pişman olup da inlemeye, sızlamaya başlayınca, suçluların iniltisinden Arş titrer! Hem de annenin çocuğunun üstüne titremesi gibi titrer; onları ellerinden tutar, yukarılara doğru, göklere doğru çeker! Çeker de, onlara der ki: “Allah, sizi aldanmaktan korudu. İşte lütuf ve ihsan bahçeleri şurada, işte Gafûr ve Rahîm olan, bütün günahları örten Rabbinizin huzuru burada!”
Mesnevi/ Hz. Mevlânâ/
Ali radiyallahu anh'dan:
O, Peygamberﷺ‘i vasfederken şöyle dedi:
“O, ne çok uzun ve ne de çok kısa boylu idi, orta boylu bir İnsan idi. Saçları kıvırcık değildi, düz de değildi, dalgalı idi. Ne zayıf (ince) ne de şişkin yüzlü idi, yuvarlak yüzlü biriydi. Yüzü hafif pembeye çalan beyazdı. Gözleri koyu siyah, kirpikleri ise uzundu. Vücudu kılsız fakat göğsünden göbeğine kadar inen kıldan bir hat vardı. El ve ayakları irice idi. Yürüdüğünde sanki yüksek bir yerden ini-yormuş gibi ağır ve dengeli yürürdü. Bir tarafa döndüğü zaman tüm vücudu ile dönerdi. İki omuzu arasında peygamberlik mühürü bulunmaktaydı. O peygamberlerin sonuncu-su(mührü)dur. Gönül bakımından insanların en cömerdidir. İnsanların en doğru ve sağlam sözlüsü idi. O, ahlâkça herkesten yüce, muaşeret yönüyle de en geçimlisi idi. Onu ilk defa gören korkuya kapılırdı. Fakat onunla görüşüp tanışınca onu severdi. Onu anlatan kişi şöyle derdi: ‘Ne ondan önce ne de ondan sonra onun gibisini görmedim’.”
|Tirmizî.]
Allahümme Salli Alâ Seyyidina Muhammedin ve Alâ Âli Seyyidina Muhammed
Allahümme Salli Alâ Seyyidina Muhammedin ve Alâ Âli Seyyidina Muhammed
Allahümme Salli Alâ Seyyidina Muhammedin ve Alâ Âli Seyyidina Muhammed
(via cehbeza)
اَللّـٰهُمَّ إِنِّي ظَلَمْتُ نَفْسِي
ظُلْماً كَثِيراً، وَلاَ يَغْفِرُ الذُّنُوبَ إِلاَّ أَنْتَ، فَاغْفِرْ لِي مَغْفِرَةً مِنْ عِنْدِكَ، وَارْحَمْنِي، إِنَّكَ أَنْتَ الْغَفُورُ الرَّحِيمُ
Allâhümme innî zalemtü nefsî zulmen kesîran ve lâ yağfirü’z-zünûbe illâ ente, fağfir-lî mağfireten min indik, ve’rhamnî inneke ente’l-gafûru’r-rahîm.
Allah’ım! Ben kendime çok zulmettim. Günahları bağışlayacak ise yalnız Sensin. Öyleyse tükenmez lutfunla beni bağışla, bana merhamet et. Çünkü affı sonsuz, merhameti nihayetsiz olan yalnız Sensin.
(Buhârî, Ezân 149, Daavât 17, Tevhîd 9; Müslim, Zikir 48)