Bugün "Senin olmadığın bir masada, senin adını koruyacak insanlarla takıl " sözüne denk geldim.. Çok kaliteli söz..
Kıssadan Hisse..
Muhim😶
Eylül'de dökülen yapraklar gibi
Bizim de içimizi kurutan dertlerimizi,
Seni İbadetten Alıkoyan Nedir? Ey kâinatın en şerefli mahlûku..! Seni ibadetten alıkoyan nedir? Malın, mülkün, zenginliğin mi? Yoksa sen Hazreti Süleyman’dan daha mı zenginsin? Ey Allah’ın muhatap seçtiği varlık..! Seni ibadetten alıkoyan nedir? Etrafında güzelliğine sevdalı insanlar mı? Yoksa sen Hazreti Yusuf’tan daha mı güzelsin? Ey bâki âleme sevdalı..! Seni ibadetten alıkoyan nedir? Dertlerin, elemin, hastalığın mı? Yoksa sen Hazreti Eyüp’ten daha mı hastasın? Ey Hazreti Muhammed’in (aleyhisselam) can ümmeti..! Seni ibadetten alıkoyan nedir? Eziyet, açlık, savaş mı? Yoksa canın Muhammed’den (aleyhisselam) daha mı kıymetli? ————–//————– Eğer desen: “Beni namazdan ve ibadetten alıkoyan ve fütur veren, öyle lüzumsuz şeyler değil, belki derd-i maîşetin zarûrî işleridir.” “Öyle ise, ben de sana derim ki: Eğer yüz kuruş bir gündelik ile çalışsan, sonra biri gelse, dese ki, “Gel on dakika kadar şurayı kaz. Yüz lira kıymetinde bir pırlanta ve bir zümrüt bulacaksın.” Sen ona, “Yok, gelmem. Çünkü on kuruş gündeliğimden kesilecek. Nafakam azalacak” desen, ne kadar divanece bir bahane olduğunu elbette bilirsin…” (Bediuzzaman Said Nursi Hazretleri)
'' Bizler toprağa benzeriz. Bize her türlü kötü şey atılabilir ama bizden hep güzel şeyler çıkar. ''
Cüneyd-i Bağdadî
Kuyuya atılan tüm Yusuf’lar bilsin ki; Allah kimin kimi kuyuya attığını biliyor..
“Kullu men aleyhâ fân"
Şu an konuşan dördüncü personam;
Bizi ne tanımlar yorgunluğumuzdan başka?
Belki senede iki uğradığımız mezarlıklar.
Tufan zaten kopmuş,
Yanınızda filler, zürafalar ve ismini çıkaramadığım hayvanlar.
Doluştunuz gemiye, bari kapılın esintiye.
Şu an konuşan dördüncü personam;
Nereye varınca durmam gerektiğini unuttum.
Artık mevzu yolculuktan ve yolcu olmaktan çıktı,
Süzülmeye döndü.
Sabahın dördü;
Umarım dedikleri gibi her keşfin bir kaşifi vardır.
Şu an konuşan üçüncü personam;
Dördüncüyle küs.
Kazı kazanına çökmüş, beş senedir konuşmazlar.
Beş bin liradan bahsediyoruz, beş dakikada halledilecek konu değil.
İçinde beş geçen yeni bir cümle yazasım yok.
Şu an konuşan dördüncü personam;
Bu dünyanın rengini affedemiyorum, çok güzel.
Gün batımında, terasta iki kadehlik ömrüm var.
Siz gelmeyin;
Fil, zürafa ve ismini çıkaramadığım o hayvanlardan kokuyorsunuz.
Üstünüze sinmiş.
Şu an konuşan dördüncü personam;
Neden hala kurmadığım cümlelerin özlemini duyuyorum?
İnsan böyle işte;
Konuşamadıklarıyla yargılanıyor.
Sessiz kalmanın bir günahı var elbet;
Üç tuborg, doksan lira mesela.
Şu an konuşan dördüncü ve üçüncü personam;
Barıştılar.
Şu an konuşan benim;
Hiç gidilmemiş bir kara parçasına da keşif denmez bu arada.
Haliyle kaşifi de olmaz.
Sadece sarhoş bir şairi,
Tuhaf bir şiiri olur.
Hiç ayak basılmamış kara parçalarına ithafen…
“Allah Hz.Nuh'a “gemi yap” dedi. O'da yaptı. Dünya battı, o gemi batmadı. Dünya da yıkılsa Allah'ı dinleyenin gemisi batmaz.”
— (via birmucahideninguncesi)
Kendini zorla. Çünkü bunu senden başka kimse yapmayacak.
Yorulduk, düştük. Çok şükür kalktık, yeniden başlıyoruz..
Düşürene, haddimizi bildirene,
Kaldırıp güç kuvvet verene,
Yeniden başlamamıza fırsat verene şükürler olsun..
جنيت
unutmayın;
enkaz sıralı bir eylem gerektirir.
domino taşları...
toplam yetmiş üç tane...
en sondaki düşmeden enkaz olmaz.
enkaz sıralı bir meseledir.
unutmayın;
her şeyin düşmesi gerekir.
benim açımdan her şey berrak, özetleyeyim;
yetmiş üçüncü de düştü.
ama ilginç yetmiş ikinci ayakta hala...
her şey berrak dimi;
en son olması gereken şey daha önce oldu.
bir önce olması gereken henüz olmadı.
berrak?
enkaz; yıkılmak değildir.
enkaz; yok olmaktır.
domino taşlarım çok yorulmuştu.
hak vermiyor değilim...
beni yarı yolda bırakmadılar.
ama ben onları...
her şey bulanık.
yetmiş iki her şey sana bağlı.
biliyorum sus; her yer çok kalabalık.
unutma;
en son olması gereken şey daha önce oldu.
bir önce olması gereken henüz olmadı.
rüzgar var...
üşüme lütfen.
düşme lütfen.
sevgiler,
emre.
Hiç okula gitmeyen bir adam yük treninden çalabilir ama eğer üniversite eğitimi almışsa bütün demir yolunu çalabilir. Eğer bir insanı, sadece akıl yönünden eğitiyor, ahlak yönünden eğitmiyorsanız, toplumun başına yalnızca bir bela yetiştiriyorsunuz.
Theodore Roosevelt
Sanırsın herkes ibrahim,
Sanırsın kimseyi ateş yakmayacak..! جنيت