Avatar

Aydın Öztoprak

@aydinoztoprak / aydinoztoprak.tumblr.com

Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı. Antalya-İstanbul. Şarap. Tiyatro. Kazakistan / 1993. Din hanesini kandırdı. Doğmadan önce gerçekleşti ölümü. Ülkeleri çarşafa sarıp içti, Şehirleri içki şişeleriyle terk etti. Akdeniz’i bile terk etti. Bir gece yarısı içki şişeleriyle terk ettiği Akdeniz’e İçki şişeleriyle geri döndü. Sonra tükürdü hepsini. Kendini kustu Ciğerlerini kustu. Kendi avuçlarına doğdu. Cesedi yakılacak. Bedeni tekliyor. Kaşında ve muhtelif yerlerinde yarıklar mevcut. Kendi sonunu kendisi hazırladı. Uyumayı hiç sevmedi. Hiç uyumadı, uyanmamak için. Bir parça geceyle takas edilebilir.
Avatar

kısa bir not: geceleri aynalarda kendileriyle hesaplaşan insanlara hiçbir şey vaat edemezsiniz. onları avutamaz, onları kurtaramazsınız.

Avatar

Bilirsiniz kaybolmuşluğun intikamını başkasından alamadığınız için kendinizden intikam aldığınız bir zaman gelir. Kendinize acımadığınız bir an. Aynada yara bere içindeki bedeninize bakakalırsınız. Evde iki kedi. Kediler hisseder. Kimi korkup saklanır, kimi sizi durdurmak için kapının koluna asılır. Kendinizden değil ama kedilerden özür dilemek istersiniz. Bir akşam, öyle her akşam gibi bir akşam. Hiçbir şey olmamış gibi bir akşam.

Avatar

Kurt, ulumak için saatini bekler; diriler ölmek için. Her şeyin tiril tiril karşımızda durduğu bir zaman vardır. Denize aylar sonra ayağını bastığın ilk an gibi. Saat 5'e geliyor. Bu saatlerde kalkan uçaklar yalnızca gidenleri taşırlar, kediler yemeklerini bu saatlerde aramaya başlarlar ve bu saatlerde verilen kararlar genelde tartışmaya açık değildir.

Avatar

Bazen gökyüzünün altında küçülüp içgüdüsel bir dürtüyle her şeyin ne kadar muhteşem olduğunu düşünürüm. Hatta bir optimistle henüz sikişmiş gibi, aldığım her nefesin kıymetini, ciğerlerimde sonuna dek hissetmeye çalışırım. Bilirsiniz Bayan Larisa, kaldırımda pileli kırmızı elbisesiyle dünyanın en güzel gülüşünü yüzüne yerleştirmiş bir kadın, dört tekerlekli bisikletinde heyecanlı bir çocuk, ellerindeki market poşetleriyle gururlu bir baba, büyük hayalleriyle özgüvenli adımlar atan bir genç; herkesin bir hikâyesi var. Sonra bir an içime çektiğim nefes kesilir, gözlerimdeki perde kalkar, hikâyesi olanları hikâyesiyle başbaşa bırakmak üzere tekrar gölgeli bir sokağa dalarım. Benim hikâyem yokluktur. Optimistleri başkası siksin. Mişenka, İblisin uykusuz ikizi.

Avatar

Bazı yaralar asla iyileşmez Bayan Larisa. Bilhassa, sözcüklerle açılan yaralar. İnsan, bir akşamüstü, çok sessiz bir akşamüstü kendine bakakalır; hangi birini, hangi kızgın demirle dağlasam?

Avatar

Ben sokakta büyüdüm. Beni dikiştutmaz öldürmez ama sen öldürürsün.

Avatar

Bireycilikle karışmasın, bireyselci bir insan değilim. Fakat en ufak kemiklerime kadar kırıldığım bir an gelir; bu, kabuğuma kapandığım andır. Dinlediğim şarkıların dahi kimse tarafından anlaşılmayacağından, zihnimin içindeki seslerin kimse tarafından duyulmayacağından emin olmak isterim. Usul usul yürüdüğüm bir yokluğun kaldırımlarına düşerim.

Avatar

Ortalıkta durup kimseyi rahatsız etmesin diye kendi cesedimi çöp konteynerine sürüklemişim de, çöp arabası gelip birazdan alacakmış gibi. Unutuyor muyum yoksa zihnimi mi yitiriyorum? İkisi de harika. Ancak hatırlamakta bazen fayda var; ister çiçekli bahçelerde ister çöp arabasında bir ceset, yalnızca cesettir.

Avatar

Bir kaybedenin elinde kalan son anlam ölümdür. Ölmek arzusuna tutunan insan yaşama bir o kadar bağlanır. Ancak nihayetinde ölümün de tıpkı yaşam gibi anlamını kaybettiği bir an gelir. Bu, insanın kendini yitirdiği andır. Geri dönülmez ve tartışılmazdır. Mümkünse usul usul, ortalığı velveleye vermeden ölünmeli ve konu sonsuza dek kapatılmalıdır.

Avatar

Biliyorum, bir şeyler olur, bir şeyler yaşanır; acı verir, haz verir, mutluluk verir, keder verir; sonunda kendimi bir kadehle başbaşa bulurum.

Avatar

Gözlerimde ateşe verilmiş cesedim beliriyor bazen. Görkemli, çaresiz ve tutkulu.

Avatar

Bir rögar kapağını çığlıklarla yumruklayan ruhumun sesini her an kulaklarımda duyuyordum Bayan Larisa. Yönünü kaybetmiş bok torbası bedenimin gücü yetse de kurtarsam, iki elimle sımsıkı tutup yerleştirsem göğüs kafesime. Bazen eve döndüğümde sanki biri beni karşılarmış gibi oluyorum. Bilirsiniz, bazen. Bazen sorular sormak istiyor insan. Bilmediği cevaplar olsun istiyor. Bir kâbusun en korkunç sahnesi başlamadan tanıdık bir sadâ onu kurtarsın istiyor.

Her neyse, zamanında romantikleri becerdikleri gibi ben de Bukowski'yi becermeye karar verdim. Buna dört gece önce, saat 02.54'te, 1375'inci sokağın köşesini dönerken, yaslanıp dinlemeye koyulduğum kırık sokak lâmbasının altında karar verdim. Bu gerçekten çok komik ve çok iğrenç olurdu.

Biliyor musunuz; postmodernlerin hepsi megaloman. Bence Bukowski yerine kara mizahtan anlamayan postmodernleri becermeli.

Sarhoş değilim. Yalnızca bazen konuşmak istemiyorum. Ya da tiksintime bir karşılık bulmak istiyorum. Zamanım geldi. Gün doğmadan dönmem gerek. Bilirsiniz, ben, nolursa olsun, eve dönerim.

Mişenka, İblisin uykusuz ikizi.

Avatar

10 yıl öncesini hayal ediyorum. Hayatımda kalan tek gerçek var; halen çok sarhoşum.

You are using an unsupported browser and things might not work as intended. Please make sure you're using the latest version of Chrome, Firefox, Safari, or Edge.