@yitirilmismavi / yitirilmismavi.tumblr.com

kedi, şiir, iki şehir
Avatar

Merhaba. Gideli iki yılı aşmış.

Burada yazdıklarımı ilgiyle takip eden, yazmasam mesaj atıp halimi soran bir avuç insan vardı. Hâlâ var. Bu yazım sadece onlar için.

Uzak kaldığım bu sürece dair sizinle bir şeyler paylaşmak istedim. Sanırım biraz fazla susmuşum. Bunca zaman sonra gördüğüm bir mesaj bende yeniden bir şeyler yazma isteği uyandırdı. İsmini bile bilmiyorum ama kendisine teşekkür ederim.

İki yıldan fazla süredir bırakın burayı, hiçbir yere yazmadım. Yazarak mutsuzluğumu perçinlediğime inandırmıştım kendimi bir zamanlar. Haklı mıydım bilmiyorum. Bu düşünce hoşuma gidiyordu. Mutsuzluğu katlama fikri yani.

Mutsuzluk benim zihnimin içindeymiş. Burası hiçbir zaman ilacım değilmiş, hiç olmamış. Neredeyse 8 yılın hayaletlerini barındıran bir enkaz artık bu blog benim gözümde. Ve ben olsam artık benim için “mutsuz biri” demezdim.

Her şey şekil değiştiriyor. Ben çok güzel şekil aldım. Acılar ve deneyimlerle ilgili bazı klişelere girmeyeceğim hayır. Yıllarca hiçbir şey gelmeyecek bundan böyle dedim dedim durdum. Kendimi yanılttığım için hiç bu kadar memnun olmamıştım. 

Benimle büyüdünüz, beni de büyüttünüz. Yolculuğuma eşlik ettiğiniz için size minnettarım. Ama ben artık olmayacağım. Sırça fanusumdan çıktığım gibi enkazımı da arkamda bırakıyorum. Belki taptaze bir başlangıç yaptığımda sizlere de haber veririm. Bu defa daha aydınlık yolları birlikte arşınlarız. Belki.

Hoşça kalın. 🖤

Avatar
Anonymous asked:

Nasılsın

aylar olmuş bu soru geleli, ama iyiyim

Avatar

artık bir şeyler üretemeyeceğimi düşündüğüm kısır bir sürecin içindeyim ve bu nedenle size şimdilik veda etmek istiyorum. blogu silmek gibi çılgınca bir düşüncem de var, yeterli cesareti edinirsem olacak. o güne dek yazılarım size emanet. hoşça kalın.

Avatar

bir kere adım atarsanız bir daha geri dönemeyeceğinizi bildiğiniz yollar vardır. sonunu daha ilk ayak izlerinizi bırakırken görebildiğiniz kara delikler. camdan duvarlarım beni öldürüyor. hani burada hiçbir şey yoktu? hani artık hiçbir şey gelmeyecekti? düzlüğe çıkayım diye uydurduğum yalanların kölesiyim sizin gibi. dönüşü olmadığını bildiğim o yoldayım allah bilir kaçıncı kez. aynı savaşın aynı kahramanıyım, bu hiç geçmedi. savaşmak arzusu hiç dinmedi. kalkanımı bir kere daha indirirsem bu son savaşım olur sanmıştım halbuki. ama yolları ve eşikleri düşlemekten alamıyorum kendimi.

yolları ve eşikleri düşlemekten alamıyorum kendimi.

Avatar

aşk. sıyırıp da kendini bütün sözlük anlamlarından bir yerlerdesin çırılçıplak. öfke ne bilmiyor, kimseye kin gütmüyorsun. yastık altı peçetelerini unutturuyor, hüznünü bile sevdiriyorsun. gözlerin hep güzelliğe çevriliyor, ellerin daima dikensiz güllere dokunuyor. uzandığın yerlerde şefkatin izi kalıyor berrak.  aşk. yakınlardasın çırılçıplak. tek kişilik yatakların iki kişilik sıcaklığısın. ‘bir daha asla’ yanılgısının bu defa son sabahısın. zemini düşündüren değil de beşinci katlardan, sen hep balkonlarda göğe baktıransın. yorgun zihinlerin en aydınlık köşesisin. ve bu evin ve bu duvarların ve bu bedenin kalbisin. ve körsün, sağırsın, belki dilsizsin inanmayana. ama hep oradasın, yangınınla yan yana.  aşk. karşımdasın çırılçıplak. ve mümkün mü sana tutunmamak.  ...

Avatar

yüzümü ikinci katlarda birlikte son kez baktığımız aynada bırakmışım. seni son kez affettiğim yerde. aşkın ilk günü hiç geri gelmez. biz getirmiştik. çekip perdelerini son kez, ne de gürültülü sevişmiştik. o devirdiğimiz kaçıncı şişeydi, yaktığın kaçıncı sigara. boynundan omurgana uzanan tütün kokusu, ardından omurgama uzanan parmakların. omurgamda düzensiz birkaç nefesin. seni son kez affetmiştim. aylar ve yıllar sürecek bir yokluğa yakışır vedanı da orada kabul ettim. sonra aynı yokluğu örtünüp, kim bilir kaç zaman hep aynı köşede dönmeni bekledim.

"yeraltındaydım. yerin altında. yeraltı" dedi. dişlerimde hâlâ tadı.

Avatar

yana yakıla beklemekten de kendimi hiç alamıyorum.

ne tuhaf. var olmayacak olanı beklemenin güzelliğine kapılmış giderken ben, -kaç zaman geçti anımsamıyorum- zihnimde senin için tasarlanmış nice katliamdan sıyrılıp, işte. buradasın.

hikayemin sonlanmasını istediğim o noktaya hiç gelemeyeceğimi nasıl mı anladım? senden daha ölü adamları sevmeye yeltenmemem gerekiyormuş.

Avatar

çoktan ölmüş birini tekrar tekrar öldürmek neden? bütün bu öfke, bu korkunç savaş, bitmek bilmeyen kaos niye? kavgalar, çığlıklar, şu anlamsız gürültü ne için? nihai sonun mutlaka geleceğini bile bile neden inadına kan ve ter, neden kan revan. dengemi buldum, kılıcımı ve kalkanımı soyundum. bayrağını dikebilirsin, kazanacağımı bildiğim bir oyundan çıktım.

beni dönüştürdüğün şey için sana minnettarım.

Avatar

bir ev kurduydun göğsümün tam ortasında. ciğerimin tam ortasında taştan bir ev. ne ben eşiğinden bir adım atabiliyordum içeri, ne sen kapını aralıyordun bir an olsun. evin büyüyor ve genişliyordu, ben hep altında kalıyordum yıkıntılarının. bağırsam da duymazdın.

ciğerimin tam ortasında artık ölü, artık soğuk, artık bembeyaz. sonsuza uzanır sandım sokağın. oysa hiçbir acı sonsuza dek sürmüyormuş, bir eşikten öbürüne atlarken anladım.

Avatar

bitmiş. içimde bir şey sanki hiç var olmamış gibi sönük ve ölü. bitmiş, daha şimdi anlıyorum. ayak izlerini silmişim, sesini yutmuşum. öfke birikirken yavaş yavaş, kendimi hep bu sona hazırlamışım. sonunda bitmiş. artık hiçbir şeyin gelmeyeceğini kabullenmişim. sırça fanusumdan dışarı uzanıyorum. aşağılayan gözlerinizden uzaklara kaçıyorum. artık sizden ve doğurduğum şeytandan korkmuyorum.

Avatar

aynı masada oturup aynı köşeye defalarca bakıyorum. aynı sokakları, aynı gölgeleri, hep aynı bakışları tekrarlayıp duruyorum. hayır, içim hiç soğumadı. öfke hiç dinmedi. hüzün bir saniye bile yok olmadı. “geçecek” diyen sesler hiç susmadı. hiçbir şey geçmedi ve hiç kimse gelmedi. sen kendini hep kilitli bir kutuda saklayıp durdun, benden başka kimse bilmedi. aynı masada, aynı köşeye, daima. evinin yokuşu, evinin kedisi, balkonundaki ıssızlık, hep kapalı perdelerin. beklemeyi hiç istemiyorum, ama yana yakıla beklemekten de kendimi hiç alamıyorum. 

Avatar

anlamadığımı mı sanıyorsun var olmak denilen o umutsuz düşü? var olur gibi görünmek değil. var olmak. her an bilinçli. tetikte. aynı zamanda başkalarının huzurundaki varlığınla aslında olduğun varlık arasındaki o yarılma.

baş dönmesi ve gerçek yüzünün açığa çıkarılması için o bitimsiz açlık. ele geçirilmek, eksiltilmek. hatta belki de yok edilmek. 

her kelime yalan. her jest sahte. her gülümseme yalnızca bir yüz hareketi. intihar mı? hayır. fazlasıyla yanlış. insan bunu yapamaz, ama hareketsiz kalabilir. susabilir. hiç değilse o zaman yalan söylemez. perdelerini indirip içine dönebilir. işte o zaman rol yapmaya da gerek kalmaz. birkaç farklı yüz taşımaya, ya da sahte jestlere. böyle olduğuna inanır insan. ama gördüğün gibi, gerçeklik bizimle hep dalga geçer.

sığınağın yeterince sağlam değil. her tarafından yaşam parçaları sızıyor. ve sen tepki vermek zorunda kalıyorsun. kimse gerçek mi yoksa sahte mi diye sorgulamıyor. kimse, sen gerçek misin yoksa yalan mısın demiyor.

Avatar

korku rahmime yerleşmeden size ayak uyduramaz, içi boş vaadlerinizi ve kuru gürültünüzü kabullenemezdim. ama şimdi onu kasıklarımda hissediyorum. korku büyüdü, genişledi, ve benim en ahlaksız sevgilim oldu. artık sizi tanıyorum. bütün arka bahçelerinizi biliyorum. kapımın arkasında durup benden öç almayı bekleyen kim. duvarlarımı yumruklayan kim. beni içeri al, diye yalvaran hanginiz. hepsini, herkesi. bu bedende bundan böyle yer yok size. yalnızca ben, ve bacaklarımın arasından çıkmayı bekleyen sabırsız bir şeytan. ruhum bu birleşmenin huzuruyla dolup taşıyor.

Avatar

artık hiçbir şeyin gelmeyeceğini söylerken kendimi buna inandırmıştım. sizin evinize sığınamam ben artık. eşikler arasında ürkek adımlar atamam. kalbinize dokunacak cesaretim yok, demiştim. iyileşemem sanmıştım. iyileşebilirim. sokağınızdan uzak, kininizden uzak, saklanarak ve korkarak belki ama, iyileşebilirim. kalbimi bıraktığım o yeri biliyorum, geri alabilirim. ceplerimden düşen kırıkları hangi avuçlara düşürdüm, hatırlıyorum, toparlayabilirim. perdelerimi hep kapalı da tutsam, gecenin üçlerinde ağlamaklı da olsam, en kötü kabusların getirdiği ağrılarla da uyansam, iyileşebilirim. siz iyileşmemi istemediğiniz için.

Avatar

iz.

sevgili Ingeborg. sana burada olan biten hayatı, ve başka birçok şeyi anlatabilirdim. ama ben içimdeki - içindeki çölü gördüm. zindanı.

ve seninle sonlanan o garip rüyayı.

belki sen -bu rüyadan habersiz olarak- benim tek taraflı yakınlığımı hissetmeyeceksin. olsun.

ben bunu unutmak istemiyorum.

*

bana rüyamda o garip odaların birinde kulağıma bir şiir okumuştun. şöyleydi:

hiçbir şey gelmeyecek bundan böyle.

bir daha ilkbahar olmayacak.

herkese kehanetidir bin yıllık takvimlerin.

ama yaz, ve hani derler ya,

'yazdan kalma' diye, onlar da olmayacak-

artık hiçbir şey gelmeyecek.

*

asla ağlamamalısın der bir şarkı.

onun dışında bir şey diyen kimse yok.

You are using an unsupported browser and things might not work as intended. Please make sure you're using the latest version of Chrome, Firefox, Safari, or Edge.