@filkadin / filkadin.tumblr.com

filler hep çapraz gider, kural bu. benim filim çapraz gitmiyor, hepsi bu.*
Avatar
Anonymous asked:

soluk soluğa koşan atlara and olsun ki.

and olsun leyla.

Avatar

karşı karşıyayız ama yan yanayız sonunda.

Avatar

sana bir güzellik yapayım, mumu söndür.

Avatar

çok yakındayım. o kediyi sevdiğim ve hayatımın değiştiği yere. tek başıma çıksam yol alamam dediğim o yerdeyim. ilk kez kendimden daha fazlayım. uzunca anlatmak istiyorum fakat duygularlarım ve davranışlarıma yetişemiyorum. bu cümleyi bile yazarken o kadar çok şey geçti ki zihinimden. anlatamıyorum. konuşabiliyorum. kendi kendime. sevdiklerime. uykumda sayıkladıklarıma. ama artık evde gizlediğim günlük dışında dürüst olamıyorum. çok yakındayım. günlüklerden uzak. kediyi sevmeden hayatımın değiştiği yere.

Avatar

eve dönmeliyim. eve dönmeliyim. eve.

Avatar

düşmanın allah olduğunda nereye kaçacaksın.*

Avatar

yeni evim-izde her şeyi yapmak istediğim için sadece koltukta oturup tavan izliyorum.

Avatar

öfkem dindi. ne zaman öfkem dinse yanlış şeyler yapmaya başlıyorum. sanki kendime olan saygımı yitiriyorum. daha çok kaçıyorum, sesimden kaçamıyorum. sanki bağırınca anlaşırlık yükseliyor sanan öğretmen gibiyim. bazı soruların cevabı, her şeyin anlamı olmadığını asla öğrenemeyeceğim. öğrenmemenin imkansız olduğununu düşünen biri için cehennem bu. aynı yere döneceğim, bazen neyden korktuğumu istemsizce sayıklıyorum. duyduğum şeyleri unutmalıyım, unutmalıyım ki bir daha durmayayım. ölmemek için yerde hareketsiz yatan o asker gibi zeminden rahatsız ama yaşadığına bir şekilde memnun. her şeyi denedim, her şey ne demekse. nasıl hissettiğimi tanımlayamıyorum. az sonra tanıdık bir sima görünce kahkahalarla sohbet edebilirim. az sonra kimse yoksa ki yok memnuniyetsiz suratıma devam edebilirim. iyi rol yaparım. ama tercihen kendimi izlemekten hoşlanmıyorum. yağmur başladı, yağmur romantik değildir.

Avatar

rüzgârdan savrulan ağaçlar yine de güneşe doğru dönerler; o da yaşamını bana doğru döndürse olmaz mıydı?*

Avatar

özlediğim eski sakin günlerden bugün. yapılması ne kadar zor diyebileceğimiz her şeyin çok zor olmasından yorulmaktan vazgeçtiğim bir gün. kitap okuyabildim, yemek yapabildim, yerleri bahar kokulu yüzey temizleyicisi ile sildim. hiç şarkı dinlemedim, hep şarkı mırıldandım. mutlu muyum? normal olmak varken neden mutlu olasın?

Avatar

zaman ve mekandan bağımsız, seneler önce düşlediğimden daha keskin fakat daha geniş bir masada oturuyorum. düzen içerisinde yaşarsam her şey düzeleceğine olan inancım dağınıkla düzeldi. eskiden yetişmemem gereken yerlere vaktinden önce giderken, şimdi kendim için beş dakika daha veriyorum. artık aynaya baktığımda aynanın arkasındakiyle ilgilenmiyorum. yorgun, durgun ve biraz yaşlanmış olmak bana tahmin edemeyeceğim bir huzur veriyor. olduğum yerde, aynı çemberde dönüp dolaşsaydım, o zaman gerçekten hep anlattığımız ama kıyısına bile yaklaşamadığımız deliye dönerdim. gerçi bir noktada delirmedim diyemem ama hâlâ ağaçlara dokunabiliyorum. yirmi bir yaşındayken, yirmi sekiz yaşındayım aynı bankta oturuyorum demiştim. o bankın üzerinden kaç şehir, kaç insan geçti hatırlamıyorum. yirmi sekiz yaşındayım, hatırladığım tek şey, iyi ki hatırlamadığım. bir süre ezbere yaşadığım hayatımın dur noktasındayım. durduğum için, durup bir sigara yaktığım ve hatta bir şeyler söyleyebildiğim, oturup ağlayabildiğim, ağız dolusu öfke kusabildiğim için mutluyum. hayatımda eskiden çok yer kaplayan simaların hiçbiri yok. ben değişmedim, onlar değişti diyordum. değişmişim. insanların üzerinde de son kullanma tarihi yazılıymış, ağzımdaki o kötü tattan iyi ki kurtulmuşum. hiç yapmam dediğim şeyleri iyi ki yapmış, o yüzüğü iyi ki parmağıma takmışım. trenin ters yönünde gitmeyi de, geri geri yürümeyi de alışkanlık haline getirmiş biri olarak koşmayı iyi ki öğrenmişim. tam burada duruyorum, tam karşında.

Avatar

kafamın dönmeden eve döneceğim zamanlardan geriye dört şişe daha dahil oldu.

Avatar

konuşmayı bırakabilirsem, yazabilirim. hayattan soyutlanabildiğim zamanlardan geriye sadece sessizce etrafı izlemek kaldı. umarsızca bir köşede oturup fark edilmemenin acısını ve zevkini aynı anda yaşıyordum. hem biri gelsin sarılsın, hem de kimse beni görmesin istiyordum. bir şarkıyla yürüyerek şehirler değiştirebiliyordum. gerçekten kimsenin bilmediğine emin olduğum köşelerde sigara içerdim. öyle yollarım, öyle köşelerim vardı. sivriydim, törpülendim. zamanla mı oldu yoksa yavaş yavaş mı oldu bu, hatırlamıyorum fakat keskin bir fark ediş oldu. fark ettiğimde artık yapabileceğim hiçbir şey yoktu, varsaydı da benim bunu değiştirecek gücüm kalmamıştı. en azından o zamanlar öyle düşünüyordum artık düşünmekte zorlanıyorum. ufkumu açacak şeylerden yoksun, ne kadar itiraf ederken zorlansam da uyuşmaya müsait bir yaşam seçen bendim. bu yüzden birilerine kızma hakkım elimden alınmış gibi hissediyorum. hislerime inanırım, ophelia’da böyle delirmişti. hayır devamı benim sandığım gibi bile değil. yapabileceğime inanmıyorum, yapıyorum ve yaptım. bu cümleyi yazdıktan sonra kalktım ve halletmem gereken diğer işleri de hallettim. ama bu inançtan değil muhtemelen dikkat dağınıklığından. olsun, pozitife etmekten zarar gelmez. yaşamın ne olduğunun bilincinde olduğum için aklımın dokunulmamış yerlerini dökmeye çalışıyorum, bu kez toplamayalım diye. 

Avatar

ritüelimi bozmamalıyım. eskiden uzun uzun yazacak vaktim vardı. artık sadece yaşıyorum. eskiden yaşamadığımı kabullenmek biraz zamanımı aldı. hatta suan bir şeyler yazarken karşımda hiç susmadığı için kelimelerimi toparlayamıyorum. bir şeyler oldu, iyi ki oldu. kendimi buldum. evimi buldum.

Avatar

anlatacak gücüm kalmamış, hep aynı masada oturmuşum.

You are using an unsupported browser and things might not work as intended. Please make sure you're using the latest version of Chrome, Firefox, Safari, or Edge.