Avatar

şevval

@pekitamamaynen / pekitamamaynen.tumblr.com

Sakarya
Avatar
reblogged

Bakın size gerçek bir hikaye anlatacağım bu sefer ki kurgu değil. Benim bir abim var, ben 17 yaşımdaydım. Tam karşı binada yaşıyordu. Her sabah işe gider her akşam 8 de evine gelirdi. Babasından kalma bi dairede kalıyordu. Bi de sevdiği kadın vardı Nazan abla. Hiç unutmuyorum abi, bi akşam üç potalı da takılıyoruz, o da almış siyah bi poşet parkın diğer köşesine gidip ağaçların altına kuruldu. Yanımızdaki arkadaşlar azaldıkça benim merakım arttı. İsmail, Batuhan, Ben kaldık en son. Gelin lan dedim tutup kollarından Verdan abinin yanına götürdüm. Desdur alıp yanına oturdum. İsmail karşımıza çömeldi. Batuhan ayakta dikeldi. Abi hayrola dedik aynı ağızdan. Ki bu adama abi demekte haklıyız, okula harçlığımız kalmadığında para verip bunu sır gibi tutan adamdır. Abi dedik işte hayrola neyin var sen içmezdin. biz konuşuyoruz, soruyoruz o daha bi içli nefes alıyor. Tabi bi noktadan sonra gına geldi adama, gençler beni biraz rahat bıraksanız dedi. Eyvallah abi özür dileriz, deyip kalktık yanından. Yürürken düşündüm ne oldu diye. İçime söz geçiremiyorum ama deli gibi merak ediyorum verdan abinin bu mevzusunu. Noldu lan evinden başka bişeyi olmayan dertsiz tasasız bu adama. Bi gecede yok olmuş gibi gidip köşede içiyor. O kadar ki tek içmek için bize bile yolu gösteriyor. Neyse önce yürüye yürüye ismaili evine bıraktık, sonra batuyu en uzak benim ev, tek yürüyorum ulan bizim evin sokağına giremeden geri döndüm. O adam anlatacak yani başka kaçarı yok. o kadar bok durumumda yanımdaydı. Bende onun yanında olacam. Parka gittim, köşeye geçtim yanına oturdum, hala sek atıyor. ‘’Abi anlatana kadar burdayım, ağzıma da sıçsan gitmeyecem biliyosun. anlat o yüzden abi. Kovma lütfen.’’ Hafifden duygusala bağlamışım o ara. Gözünün içine bakıyorum kovmaması içinde içimden dua ediyorum resmen. Biraz durakladı. Bi kere daha dikti rakı şişesini kafasına. ‘’Hakan’’ deyip durdu. Bunu söylerken o kadar acı bi ses tonu vardı ki, efendim diyemedim, yutkundum. ‘‘Abisi ben 26 yaşımdayım. Bu gün 26 oldum. Doğum günümmüş bugün. Ben son 5 yıldır doğum günü kutlamayan adamım bu gün bizim ofiste bir kız var benden küçük, gelip doğum günümü kutladı. Buna neden üzüldüğümü daha sonra anlatırım ama kız öyle güzel planlar yapmış ki, konuima metni yazmış, benim önümde duran masanın ayağına doğru bi kağıttan okudu herşeyi farkındaydım ama bozuntuya vermek istemedim. Neyse herşey iyi güzel, hoşuma gitmedi mi? Çok mutlu oldum allah yukarda, yalan söyleyecek değilim. Şu var ki kullandığı tek bi cümle bütün herşeyin -tabiri caiz ise- amına koydu.  Mumları üflettiler zorla. Bilirsin az çok sevmem böyle şeyleri ama bu gün sevinmiştim biraz. Kapıya baktım, beş dakika kadar baktım ama öyle bakıp gözümü çeviremedim. Kapı açılsın da süprizi yapan gelsin diye bekledim. Sevgilim. Nazan’ım gelsin diye bekledim. Meğerse doğum günümü hazırlayan kişi konuşmayı hazırlayan kızmış, sonunda seni seviyorum ben verdan demiş. Dinlemediğimi anlamamış. Sordu bana sen peki dedi. Ne ben peki dedim bende. Gözü böyle çipil çipil oldu ağlamaklı bi şekilde hala nazanı mı bekliyosun verdan dedi. Ben hep beklicem onu dedim. daha bi ton konuştuk. Bağırdı küfretmedi ama bağırdı. Onu suçlamıyorum ama kırıldım ulan hakan. Anlıyon mu. Ben başkasından şut beklerken başkası gol atmaya çalıştı yine. Kimseye Nazan ablanı anlatamıyorum. Herkes onun gelmeyeceğini söyleyip duruyor. Nazan gitti ama gelecek hakan sen anlıyosun dimi oğlum. Senin sevdiğinde gitti ama gelcek hakan dedi.’’ Ben daha ağzımı açmamama rağmen gözümden yaşlar gelmeye başladı. Tabi o ara bulduğum şişeyi açmış kafama dikmeye başlamışım. Yemin ederim o an’a kadar farkında değildim. Abi sakinleşmen lazım dedim. Konuşmaya hıçkırarak anlatmaya tekrar başladı. ‘’Bi aralık sabahı kalktık, mesaj gelecek diye bekliyorum nazan ablandan. o gün buluşup babasının marangoz atölyesine gidecez. Neyse kahvaltı yaptım. Saçlar jillet gibi ama görsen, harbiden yakışıklı biriydim gençken. Neyse, saçlar jilet gibi, ayakkabıları yeni boyatmışım, takım elbisemi de giydim. Babasıyla tanışmaya gidiyorum o gün. Baya zaman olmuş beraberiz. Sonunda zorla da olsa kabul ettirdim onu babasıyla tanışma isteğimi. Yola çıktım. Durakta beklerken o aradı. Yanına gidiyordum diye meşgule attım. Bir şarkı açtım kulaklığımdan dinliyorum. sekiz durak sonra indim biraz yürüme mesafesi vardı. O yine aradı. Yol az kaldı diye açmadım. Yürüyorum babasının marangozun önüne geldiğimde karşımda gördüğüm manzara karşısında kalbime bişey saplandı demek bile az kalırdı. Kalbimi neşterlerle didikleyip zorla asabi bi şekilde çıkarttılar orda. Koca bina yanıyordu. O aradı o anda. Korkuyla açtım. Ben dedi. Seni seviyorum. Peki ya sen. Sonra telefon kapandı. Elektrik trafosunda yangın çıkmış. binanın altında yangın çıkmış, marangoz olduğu için bütün binaya sıçraması çok sürmemiş. Öyle dediler. Tekrar aradığımda telefonu açılmadı bir daha. O da içerdeymiş. Yangın çıktığında ilk yanan yer giriş ve çıkışlar olmuş. Beni iki üç kere aradı o gün. Açmadım telefonu. Amına kodumun hayatında bi o gün açmadım onun aramasını. Bunun telafisini de yapamadım hiç. O gün bütün hayatım boyunca seveceğimi bildiğim bi kızı kaybettim. Bunun nasıl bir izahı olur bilmiyorum ama bütün hikayem bu. Ben onun o yangında yanışına şahit olmadım ama onun bana seni seviyorum deme şansını elinden aldım. Ben o gün onu o kadar zorlamasaydım o dükkanda olmayacaktı ve bugün burada olacaktı. Herşeyin suçlusu olmak budur hakan. Bilmiyorsun şimdi ama Hasret denilen şey cinnetten daha kemirgen olacak hakan.’’  O gece saat dörde kadar o anlattı ben ağladım. Ona hiç Teselli vermedim. Ona acısının yersiz olduğunu söylemeye yüzüm tutmadı. Bu acının ilacının intihar olduğunu söylemek geldi içimden ama söylemeye cesaret edemedim. Her ilaca başvuracağına emindim çünkü. Verdan abinin hikayesini dinlediğim günün ertesi akşamı evinde cesedi bulunmuş. Akşamında bizim eve bir mektup geldi. Tek cümle yazıyordu mektup zarfının içindeki kağıtta... ‘’Hakan, bana verdiğin cesaret için teşekkür ederim. Aradığı zaman aç aslanım. Kaybetmemek istiyorsan, geldiğinde kabul et. Aradığında aç. Sevdiğini söylemeyi unutma aslanım. Söylememek söylemekten daha büyük kaybettirir adama.’’

Böyledir işte. Hikayesini bilmediğiniz sürekli gülümseyen o abileriniz. Eskiden bazı hikayelere başrol olmak üzereyken hayattan koparılmıştır. Dinlemenize gerek yok. Hissedebilirsiniz.

Avatar

kalbine girip mekanın sahibiyim oturuşu yapmak istiyorum

Avatar
reblogged

‪Yemin ederim ben de kafama takmak istemiyorum ama bu kafanın da dizaynı bu şekil.‬

You are using an unsupported browser and things might not work as intended. Please make sure you're using the latest version of Chrome, Firefox, Safari, or Edge.