Avatar

Gece✨

@gokyuzundeki-yildizlarr

"Ay benim, gece senin 🌙"
Avatar

Uzun zamandır gelip burada yazmıyordum. Çünkü kendimde o gücü bulamıyordum. Artık yazmak da bana iyi gelmiyor. Kendimi baskı ve hüzün duvarlarının içinde sinmiş ve tükenmiş hissediyorum. Sıkışıp kaldım sanki. Öyle bir sıkışıklık ki bu ellerimi kaldırıp duvarlara vuramıyorum. Sesimi çıkartıp bağıramıyorum. Ne yapmam gerektiğini de bilmiyorum. Çaresiz hissediyorum. Gülüyorum ama gülüşümün arkasında ağlıyorum. Gidişleri kabullenemiyorum, tutup yanımda da kalmasını sağlayamıyorum. Ellerim buz tutmuş hareket ettiremiyorum. Sanki buza dönmek üzereyim ihtiyacım olan ateş. Ateşe yürüyorum ama dokundukça da yanıyorum. Suyu arıyorum ama boğuluyorum. Okyanuslara ait bu kalbim boğuluyor. Artık okurum da yok bu yüzden kendime yazıyorum. Tam hayatımı bir yola koyduğumu düşünüyorum ama bir şekilde hayat beni tamamen çaresiz hissettiriyor. Hayat başımı büyüleyerek döndürüyor derken aslında dengemi kaybettirmek için döndürüyor olduğunu fark ediyorum. Bunu attığım son turda anlıyorum. Yere çöküyorum oturup kalıyorum. Ne geri gidebiliyorum ne de ileri gidebiliyorum. "Ev bazen dört duvar ve bir çatıdan oluşmaz" derler değil mi? "Ev, bazen insanlardır". Sokakta yaşıyor gibi hissediyorum. Altında keyifle dolaştığım yağmur şimdi benim adıma ağlıyor. Umarım toparlarım.

Avatar

Sevildiğimi Hissetmiyorum

Sevildiğimi hissetmiyorum,

Kimse bana bunun aksini kanıtlamıyor

Kendimi sevmeyi deniyorum, olmuyor.

Sevgiyi böyle de hissedemiyorum.

---------------------------------------------------

Sevildiğimi hissetmiyorum,

Etrafımdaki insanlar yalanmış gibi.

Sevgi sözcükleri palavra,

Onlar neden yanımda?

---------------------------------------------------

Sevildiğimi hissetmiyorum,

Her şey tamamen bir saçmalık.

Herkes hep etrafımda,

Ama gerçeği biliyorum...

Avatar

Uzun zaman sonra tekrar yazıyorum. Kimler var kimler yok, şuan nasılsın onu bile bilmiyorum. Eskiden ne de çok yazardım burda. Öyle güzel zamanlardı ki...

Aslında konum yok bugün. Sadece kendimi iğrenç ve yapayalnız hissediyorum. İnsanlardan oldukça yabancılaşmış, sevginin ne olduğunu görememiş bir insan olarak yaşıyorum. Canım acıyor. Ama en yakınım dediğim insan bile bunun farkına varamayacak kadar kör davranıyor. Sevildiğimi hissetmiyorum. Yazmak bile canımı yakıyor. Çünkü gerçekleri biliyorum.

Avatar

Herkesin yalan olduğu bu dünyada sırf ayakta kalabilmek için yalan dağına tırmandık. Doğru olmadığını bildiğimiz yanlışların peşinden gittik. Pembe hayatlarda yaşamak daha güzel geldi. Güven denilen şeyin varlığının bile kocaman bir yalan olduğu şu zamanda yine de tutunmak istedik. Ne kadar gariptir ki ayakta kalabileceğimize inandık. Hatta bunun farkında olsak bile ilerlemeye devam ettik çünkü alışılagelmişin dışında yaşamak zor geldi. Ancak gerçekler her zaman ortadadır. Kör olmak sadece gördüğümüzü etkilemez. Aynı zamanda yaşantımızı da etkiler. Çıktık dediğimiz pembe hayatlarda yaşamaya devam ettiğimiz halde çıkmışız gibi davrandık. Fakat öyle bir şey yok. Gözümüzü gerçekten açmalıyız. Ve bence şüpheler ve hisler yanıltmaz. En azından benim şu zamana kadar öyle ilerledi. Toz pembe dünyalardan çıkmaya başlayın. Karanlık sizi o kadar da korkutmasın. Aydınlığı bilmek için karanlığı görmek gerek. İlerleyin, durmayın. Doğru ve yanlış kavramı birbirine girmiş durumda. Aslında bence “ya siyah ol ya da beyaz” kelimesi saçma. Çünkü beyazsan kirletilmen kolay olur. Siyahsan da kirletmen kolay olur. Gri olun ne iyi ne kötü arası olun. Kendi halinize bakın. Sağlıcakla kalın...

Avatar

Hayal kırıklıkları ve umutlar...

Ne kadar üzücüdür ki böylesine güvendiğiniz birinden beklemediğiniz darbeyi yemek. Yaşanan hayal ve kalp kırıklığının saçtığı camların batışlarının verdiği acı. İstediğiniz kadar yara bandı yapıştırsanız da kanamasını durduramadığınız yara izleri. Birini aldınız, eviniz yaptınız, yara bandı ilan ettiniz. Ve daha sonra o ev üstünüze yıkıldı ve harabeye döndünüz. Yara bandı size yaralar açtı. Eviniz gitti bir başkasına ev oldu. Yara bandınız bir başkasına şifa oldu. Size kanatlanmayı öğretti, bir uçurum kenarında. Atlamaya ve uçmaya hazır hissettiniz. Tam atladığınızda sizin kanatlarınızı kanata kanata söktü. O kanatları başkasına taktı. Uçurumdan düşen de yaralanan da sizdiniz. Düşünün verdiği acıyı size eskiden verdiği yara bantları bile kapatamadı. Karanlık sularda yüzmeyi öğrendiniz ama felç kaldınız. O karanlık sularda boğuldunuz ve kimse de sizi kurtarmadı. Her şey böyle devam etti. Ama hep böyle olmayacak biliyorum. Sadece derin bir nefes al. Her şey çok taze. Hemen geçmeyecek biliyorum ama zamanla geçecek, bunu unutma. Güçlü kal sevgiyle kal...

Avatar

Kırık camlar ayağıma battığında ağlamadım ama,

Bana sözlediğin sözler battığında mahvoldum.

Avatar

Bazen kalbin aldığı hasarlar vücudundaki yaralardan daha çok hasar verir. Verdiği hasar narkoz etkisi gibidir. İstersen kanlar içinde yat, o duyduğun sözler yediğin tepkiler o kanlardan daha çok acı verir. Bir his kaplar içini ansızın, önce karnına vurur tekmeleri, daha sonra yavaşça kalbine doğru gider, kalpten tüm vücuda yayılır. Beyni ele geçirdiğinde ise koca bir boşluk. Bedenin adeta karanlığa gömülür. Ve siyah siyahtır, siyahın içindeki yaralar yani fiziksel yaralar da siyahın kendisidir. Bu yüzden aldığınız zihinsel hasarlar fiziksel hasarları yok eder geçer. Akan gözyaşları içindeki karanlığın dışarı akışıdır. Ama kimse görmez. Kendi karanlığına kendini hapsedip ağladığında gözyaşlarını gören tek şey soğuk duvarlardır. Kimseye içindeki karanlığı anlatamazsın, içindeki karanlık selinde boğulsun istemezsin. Çünkü sen nasıl içinde yüzmeyi bilmiyorsan bir başkasının da yüzeceğini sanmıyorsun. Kendi karanlık sularının içinde boğulup kalıyorsun. Kurtarsın diye uyuyup görmek istediğin rüyaların kabustan başka bir şey olmuyor. Korkuların kabuslarına eşlik ediyor. Artık karanlıkta boğulduğuna tamamen eminsin ve seni kurtaracak aydınlığı arıyorsun. Düşünüyorsun karanlık biri beni kurtarabilir mi? Çünkü onun da karanlık suları var. Birlikte yüzmeyi öğrenmelisiniz. Eskiyle eksi artı edebilirken, karanlıkla karanlık nasıl aydınlık etmesin? Karanlık sular yetmezmiş gibi üstüne zehirli balıklar geliyor. Etrafındaki insanlar o suya her seferinde daha çok zehir koyuyor. Zehirlenmeye başlıyorsun, bir yandan boğulurken. Kalbin soluduğu bu zehirli su çürütüyor seni, yaşlandırıyor. Gencecik yaşında bir yaşlıdan farksız oluyorsun. İçindeki şeytanlar beynini bulandırıyor. Bir uçurum kenarında oturup dinlenmek isterken aşağı düşüyorsun. Ve şuan o düşerken ki boşluk hissindesin. Ellerin kolların bağlı. Ya o sular sana karanlık sudan soğuk suya hapsedecek ya da yüzmeyi başaracaksın. Karanlık sularda yüzmeyi öğrenemezsen eğer boğulursun. Ve kimse senin boğuldğunu göremez. Ruhun içinde can çekişirken bedenin senin masken olur, yüzmeyi öğrenemezsen o zaman maskeyi tutmasını iyi bil. Karanlık sular seni her zaman geriye çeker. Yüzmeyi öğren boğulmak istemezsin...

Avatar

Karşılık ve Ayna

İnsanı en çok da verdiği değerin karşılığını alamamak üzer. Verdiği o sevginin karşılığını almamak o kadar kötü hissettir ki bazen eller duvarları, göz yaşları yanakları bulur. Mesela çoğu insanın yaşadığı şey platonik olmak. Verdiği sevginin karşılığını alamamak. Onun her dediğinde anlam aramak, içinde kelebeklerin uçmasını hissetmek. Ve sonrası koca bir mezarlık. Aslında ayna olmalıyız. Karşı tarafın verdiği değerin aynısını vermeliyiz. İşte bu sefer hasarsız atlatabiliriz. Ama diğer türlü olursa, işler iyi gitmeyebilir. Hatta durum depresyona kadar gider. Ve inanın bu hiç iyi değil. Eğer diyorsanız ki "elimde değil" sizi anlarım çünkü bende yaşadım birçok kez ve açtığı yaraların acısını tarif edemem. Yaşamanızı da istemem. Karanlıktan aydınlığa çıkın Gece'nin Yıldız'ları. Siz aydınlığın ta kendisisiniz. Karanlığın sizi ele geçirmesine izin vermeyin. İyi geceler aydınlık rüyalar...

Avatar

Yalanlar ve yalanlar

Bazı yalanlar vardır hayatımızda kalbimizin tam ortasından delip geçen. Öyle söylenir ki o yalan kalbimizin ortasından delip geçer hatta paramparça yapar. Parçaları batar zihnimize, ruhumuza. Düşünmenizi engeller, hayat enerjimizi bizden koparır. Düşünmek isteriz beyin izin vermez, mutlu olmak isteriz kalp izin vermez, yaşamak isteriz vücudumuz izin vermez. Bazen çok üzüntüden yataklara düşeriz bazen ise hissizleşiriz. Duygularımız yavaş yavaş yok olmaya başlar. İnsanların nefretini kazanırız. Fakat o insanlar hiçbir zaman bilmez bizi bu hale getirenlerin bizzat kendileri olduğunu. Herkesi elinden tek tek kaybedersin, elinden alırlar. Küçük bir çocuğun elinden oyuncağını almak gibi hissettirir bu. Çok sevdiğin şeyi elinden kaybetmek gibi hissettirir. Ancak elini uzatamaz, onu çekip alamazsın. Geriye sadece kırgınlık kalır. Ağlamak istersin ağlayamazsın çünkü gözyaşların tükenmiştir. Artık işin en zor raddesine gelmişsindir. Yapayalnızsındır. Bağırsan kimse sesini duymaz, duyan sağır kalır. Biliyorum, sende öylesin sevgili okur. Ancak atlatacağız. Yapayalnızız belki ama atlatacağız. Kimsen yoksa ben varım. Gel bana anlat her şeyini dertleşelim. Sanırım ihtiyacımız var. Bu çukurdan çıkmak istiyoruz ve başaracağız...

Avatar

İlaç

Bağırsam da duyulmaz ki sesim.

Uzatsam ellerimi tutar mı ellerin?

İlacı var mı bu zalim günlerin?

Yoksa gitmeli miyim sevgilim?

Avatar
Anonymous asked:

Seni derinden etkileyen bir şarkıyı bizimle paylaş ve bir kaç kişiye etiket at görenlerden devam ettirsin.. Şimdiden teşekkür ederim 💚

Ömer necati uslu - vaveyla

VAGON - Ama Bana Bakma Öyle

Avatar

Ne gidenlerin geleceğinin ne de kalanların gitmeyeceğinin garantisi vardı. Buna rağmen yaşamayı seçtik, sonunda bir gün herkesin gideceğini bile bile. Ruhumuz bile bedenimizden kopup gidecek. Bu yüzden "ben hep burdayım diyen insanlara inanmıyorum." çünkü bana ne zaman ben hep burdayım deseler gidiyorlar. Bazen ben bile benimle olduğumu hissetmiyorum. Belki sen de hissetmiyorsundur sevgili okurum. Bu durumda umutsuzluğa kapılma. Çünkü insanlar yıldız gibidir. Gökyüzünden kayıp giden bir yıldızın ardından yeni bir yıldız oluşur. O da gider ve hep yenisi gelir. İnsanların gidip gelmesine alışmalısın Gece'nin Yıldız'ı senin de benim de alışması lazım. Yoksa hep paramparça oluruz. Olmayalım sevgili okur. Yıldızları düşün. Gidene el salla, yeniye kucak aç...

Avatar

Bazen kendini kalabalık bir yerde bile yanlız hissedersin. Etrafında birçok insan var ama yine de tek sen varmışsın gibi. Yokluğun fark edilmez. İnsanlar seni umursamaz. Kendi içinde kalırsın. Kafanda bir sürü düşünceler olur. Bir sürü müzik çalar kafanın içinde. O an istersin ki bas bas bağırıp konuşmak, şarkı söylemek, insanlar içini dinlesin istersin. Kimse bilmiyor ki içindeki yangınları. Kimse farkında değil. Sen içindeki yangına su ararsın, onlar tahta ve benzin verirler. Korkarsın içindeki yangın bir gün patlar diye. İnsanları düşünürsün ancak insanlar seni umursamaz. Unutma, sen her ne olursa olsun kim sana yanındayım derse desin, tek başınasın. Şu koskoca dünyada kimsen olmaz. Sadece sen, ruhun ve bedenin. Tek başınasın...

Kalabalıklar en büyük yalnızlıklardır. Herkes beraber ama birlikte değil. Birleşik ama bütün değil. Eksiklikler var. Eksik insanlar, eksik hayatlar, eksik duygular... 

Bir insan isterse on binlerce kişinin içinde olsun. Bir kişiye bile sesini duyuramazsa o yalnızdır. Dışarıdan bir göz “bunun neresi yalnız, etrafında insanlar dolu.” gibi düşünceler geçirebilir ancak bu düşünce tamamıyla yanlıştır. Bazen görünen bir şey görünmüyor gibi davranılabilir. Şahsen bunu çok kez yaşamış biri olarak söylüyorum. Kolay değil. Ancak ben de görüldüm sevgili okur. Yani sanırım. Beni de umursayan birileri var. Gören birileri. Konuyu toparlayalım. Mesela örnek verelim. Sınıfın en neşeli kızı, herkesle arkadaş, çok fazla gülüyor, sürekli espri yapıp insanları güldürüyor vb. ancak her zaman gerçekler böyle olmayabiliyor. O kız evinde ağlıyor, insanlara anlatamayabiliyor. Ben herkesin karakterini merak eder, dinlerim. Çünkü bir insanın akli dengesi yerinde olduğu sürece ve zihni pis olmadığı sürece bir nedeni olabileceğini düşünüyorum. Tabii kimsenin cinayet için hiçbir bahanesi olamaz ama onu tetikleyen şeyi merak ederim. İnsanların hikayeleri ilgimi çekiyor. Her neyse konu çok dağıldı biraz toparlayalım. İçinde bir küçük çocuk olacak ve her daim onu koruman gerekecek. O yüzden güçlü olmalısın. Kalabalıklar seni görmeyebilir ancak bir gün seni gören biri olur. O da olmazsa seni ben görmek için burada olacağım sevgili okurum. Seni seviyorum. Bizi seviyorum...

Avatar

Zaman öylesine önemlidir ki, öyle hızlı geçer ki, hayatını yönetir. Geç kalmak, erken gitmek gibi bir sürü örnekler verilebilir. Hayatının en büyük kararlarını bile bu saatlar verir. Tabii onu kullanmak da sizin elinizdedir. Evet zaman kendi başına büyük bir zorluktur. Ancak bunu değiştirebilmek sizin elinizde. İnsanlar -buna ben de dahilim- çoğu zaman zamanı kullanmasını bilmiyor. Öyle davranıyorlar ki sanarsın zamanlarını biliyorlar ve ona göre kullanıyorlar. Elbette ki hayır. Zamanımızın ne kadar olup olmadığını bilemeyiz. "Yarınlar yokmuşcasına yaşamak" kavramı tamamiyle doğru değildir ancak doğruluk payı vardır. Şöyle ki bazen işler ertelenir (sevmek, sevilmek, bir işi yapmak vb.) Ancak bilirsiniz ki ölümlü bir dünyamız var. Kimse ölümsüz değil. Bugün turp gibi olabiliriz, ancak yarın ne olacağımız belli olmaz. Hatta şuan, şuan bile sağlamken bir an da kalp krizi geçirebiliriz. Ve eğer bize bir şey olursa arkamızdan yapamadığımızın pişmanlıkları gelir. Peki, tamam kendimiz değiliz bu ölen kişi. Mesela sevdiğiniz biri var ve ona açılamadınız. Çünkü o, siz bir şey diyemeden buralardan gitti. O zaman ne olurdu? Hatta dozu arttıralım. Onun da sizi sevdiğini öğrendiniz, sizin için yazdığı yazıları öğrendiniz ve artık pişman ve kalbı kırıksınız. İlla aşk olmak zorunda değil. Hasta oldunuz veya bir sevdiğiniz kişi hasta oldu. İyileşir diye düşündünüz ve önemsemediniz. Ancak işler düşündüğünüz gibi gitmedi. Daha farklı bir örnek verelim. Biri ile kavga ettiniz ve gerçekten boş bir nedendi. Ona nefret beslediniz, ağır şeyler söylediniz. Ona bir şey olduğunu düşünün? Bu kişi değer verdiğiniz biriydi. Ve o şimdi gitti. Sizin ondan nefret ettiğinizi düşünerek veya bilerek gitti. Ne kadar acı değil mi? Zaman öylesine bir şey ki, onu doğru kullanmadığınız sürece sizden alacağı çok şey vardır. Bir şeyleri ertelemeyin. Biri ile buluşmak istiyorsanız buluşun. Buluşmadığınız zaman ona bir şey olursa çok pişman olursunuz. Çok üzülürsünüz "Son bir kez dahi olsa göremedim." dersiniz. Sürekli bunları söylemek ne acı olurdu. Zamanı durduramazsınız. Bir anın içinde sonsuza kadar kalamazsınız. Aslında bunların hiçbirini zaman yapmaz. Siz bunları kendinize yaparsınız ve hep zamanı suçlarsınız. Hatta dinlediğim bir şarkının sözlerinde (bkz. Son Feci Bisiklet - Modern Zamanlar) şunları söylüyordu "Ama o hep zamanı suçladı, değişti diye. Zaman onu ne gördü, ne umursadı. Ne de var olduğunu kanıtladı durdu öylece." Zamanın hiçbir suçu yoktur sevgili okur. Benim tavsiyem zaman sizden almadan önce, siz ondan alın. Sizden bir şeyler almasına izin vermeyin.

You are using an unsupported browser and things might not work as intended. Please make sure you're using the latest version of Chrome, Firefox, Safari, or Edge.