Gözden ırak olan gönülden de ırak olurmuş, öyle değil. Aksine göz, görmek istediği şeyden mahrum kaldıkça gönlü onu arar. Gönülde uzaklaşmaya meyil varsa yanı başında olmak da kâr etmez.
Bir kalp duracaksa Acıdan ve ıstıraptan O benim kalbim olsun Senin kalbin değil…
Musa ibni Cafer’in dedesinden (r.ah) rivayetine göre, Rasulullah ﷺ şöyle buyurdu:
- Her kim müezzini ezan okurken duyduğunda :
“Dosdoğruyu söyleyenlere merhaba, namaza da ehlen ve merhaba (hoş safâ geldi)” derse, Allah-u Teala ona iki milyon sevap yazar, iki milyon günahını siler ve onu iki milyon derece yükseltir.
/Hatîb el-Bağdâdî,Râmûzu’l-Ehâdîs,Sy:435,No:5426
MEVLÎD-İ NEBÎ
“Mevlid” kelimesi sözlükte “doğum zamanı ve doğum yeri” manasına gelir. İslâmî bir kavram olarak, Allah Rasulü sallallahu aleyhi vesellemin dünyayı teşrif ettiği vakit olan Rebîülevvel ayının 12. günü için kullanılır.
Âlemlere rahmet ve son peygamber olarak gönderilen Rasul-i Ekrem Efendimiz, Habeşistan’ın Yemen valisi Ebrehe’nin Kâbe’yi yıkmak üzere Mekke’ye saldırdığı ve “Fil Vakası” denilen olayın meydana geldiği miladî 571 yılında doğmuştur. Bu mübarek geceye “Mevlid Kandili” denir.
Bu gece;
• Hz. İbrahim aleyhisselamın; “Ey Rabbimiz! Onlara, içlerinden senin ayetlerini okuyacak, kitap ve hikmeti öğretecek, onları temizleyecek bir peygamber gönder.” (Bakara 129) duasına icabet edilen;
• Hz. İsa aleyhisselamın, “Ey İsrailoğulları! Ben size Allah’ın elçisiyim. Benden önce gelen Tevrat’ı doğrulayıcı ve benden sonra gelecek Ahmed adında bir peygamberi de müjdeleyici olarak geldim.” (Sâf 6) müjdesine mazhar olunan;
• Hz. Âmine’nin rüyasının ispatı olan Efendimiz sallallahu aleyhi vesellemin dünyaya geldiği gecedir.
Allah Rasulü sallallahu aleyhi vesellemin bir hadis-i şeriflerinde şöyle buyurur:
“Âdem aleyhisselam, cennetten çıkarılmasına sebep olan hatayı işledikten sonra affedilmesi için:
– Allahım, beni Muhammed’in hakkı için affeyle, tevbemi kabul et, diye dua etti. Cenab-ı Hak:
– Sen Muhammed’i nereden biliyorsun, diye sordu. Âdem aleyhisselam:
– Ya Rabbi! Beni yarattığın zaman başımı kaldırıp Arş’a baktığımda, üzerinde ‘Lâ ilâhe illallah Muhammedün Rasulullah’ yazıldığını gördüm.İsmi Allah’ın ismiyle zikredilen birinin O’nun katında en sevgili kul olduğunu anladım. Bundan dolayı O’nun ismini zikrederek affımı istiyorum, dedi. Allah Tealâ:
– İzzet ve celâlime yemin olsun ki, O senin zürriyetinden gelecek son peygamberdir. Eğer O olmasaydı seni yaratmazdım, buyurdu.” (Hâkim, el-Müstedrek, 2/616)
Efendimiz sallallahu aleyhi vesellemin doğduğu gece:
• Medayin şehrinde İran kralının sarayının on dört burcu yıkıldı.
• Mecusîlerin tapınaklarında 1000 yıldır söndürülmeden yakılan kutsal ateşleri birden bire söndü.
• İran’da Save Gölü kurudu.
• İran’da bin yıldır suyu çekilmiş bulunan Semave Deresi taştı ve çevresini su bastı.
• Gökyüzünde büyük bir yıldız doğdu. Yahudi âlimleri, Tevrat’ta belirtilen paygamberin doğduğunu anladılar ve aralarında huzursuzluk başladı.
• Devrin yıldızlarla ilgilenen müneccimleri, o gece yeni bir yıldızın gökyüzünde ortaya çıkmasına tanık oldular.
• Kâbe’deki büyük putlar yüz üstü devrildi.
Merhaba Ey Derde Derman
Yüce Mevlâ’nın bu ümmete ihsan ettiği nimetlerin en büyüğü, Rasulullah sallallahu aleyhi vesellemin dünyaya gelmesi ve bize peygamber olmasıdır. Ayet-i celilede şöyle buyurulur:
“Andolsun ki, içlerinden kendilerine Allah’ın ayetlerini okuyan, (kötülüklerden ve inkârdan) onları temizleyen, Kitap ve hikmeti öğreten bir peygamber göndermekle Allah müminlere büyük bir lütufta bulundu.” (Âl-i İmran 164)
Allah Rasulü sallallahu aleyhi vesellemin gönderilmesi hakikatte göklerin, yerlerin, güneşin ve ayın, gece ve gündüzün yaratılmasından çok daha büyük bir nimettir. O’nun peygamber olarak gönderilmesiyle dünyanın ve ahiretin hayırları tamamlanmıştır. Allah Tealâ’nın kulları için razı olduğu din kemale ermiştir.
Yüce Mevlâ’nın, Efendimiz sallallahu aleyhi veselleme hitaben, “Biz seni âlemlere rahmet olarak gönderdik.” (Enbiyâ 107) müjdesine iman edenler, O’nun dünyayı teşrif ettiği günü bir sevinç ve rahmet vesilesi olarak benimsemişlerdir.
Sahabi efendilerimiz, mevlid gününde Rasulullah sallallahu aleyhi vesellemin şemâilini, doğumunda cereyan eden hadiseleri şiirler eşliğinde anarak sohbet konusu edinmişlerdi. Sonraki devirlerde de müminlerin güzel bir adet olarak sürdürdüğü mevlid günü, şimdiye dek bir İslâm geleneği olarak yaşatılmıştır.
Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinde mevlid törenlerinde halka ziyafetler verilmiş, Fahr-i Kâinat Efendimiz sallallahu aleyhi veselleme okunan kasidelerle, salâtu selamlarla meclisler süslenmiş, bu vesileyle müminler arasındaki ülfet ve ünsiyet “Peygamber sevgisi” ile güçlendirilmiştir. Bu manada Osmanlı döneminde Süleyman Çelebi (v.1422) tarafından kaleme alınan Vesîletü’n-Necât adlı meşhur mevlid-i şerif, bereket ve saadet vesilesi olarak bir gelenek olarak okunagelmiştir. Büyük öneme sahip olan bu değerli eserin “Merhaba Bahri”ne Süleyman Çelebi şu mısralarla giriş yapmıştır:
Yaradılmış cümle oldu şâduman
Gam gidip âlem yeniden buldu cân.
Cümle zerrât-ı cihân edip sadâ
Çağrışuben dediler kim merhaba.
Merhaba ey âli sultan merhaba
Merhaba ey kân-i irfan merhaba.
Merhaba ey sırr-ı Furkân merhaba
Merhaba ey derde dermân merhaba.
Merhaba ey bülbül-i bağ-ı Cemâl
Merhaba ey derde derman merhaba.
Merhaba ey mâh u hurşîd-i Hudâ
Merhaba ey Hak’tan olmayan cüdâ.
Merhaba ey âsi ümmet melcei
Merhaba ey çaresizler eşfei.
Merhaba ey cân-ı bâki merhaba
Merhaba uşşâka sâki merhaba.
Büyük fakih ve muhaddislerden İmam Süyutî rahmetullahi aleyh, mevlid gününün kutlanması ile ilgili şöyle demiştir:
“İnsanların Mevlid-i Nebî için toplanıp Kur’an-ı Kerim okumaları, Rasulullah aleyhissalâtu vesselamın doğumuyla ilgili haberleri anlatmaları, menkıbeleri ve kasideleri seslendirmeleri, bu münasebetle yemek tertiplemeleri güzel adetlerdir. Çünkü bu tarz toplantılarda Allah Rasulü sallallahu aleyhi veselleme karşı saygı, O’nun dünyayı teşriflerinden dolayı sevinç söz konusudur. Bu halden nasiplenmek elbette büyük bir nimete ermektir.
Ne zaman çok istediğim bir şeye kavuşamaz veya o şeyin olmadığına tanıklık edersem, şu ayetin rahmetine sığınırım:
- “Hiç kimse, yapmakta olduklarına karşılık olarak, onlar için saklanan göz aydınlıklarını bilemez.”
- “Genç bir kimse, evlenmeyince ibadetleri tamam ve kâmil olmaz.”
Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur:
- Evli insanın kıldığı iki rekat namaz, geceyi ibadetle geçiren ve gündüzleri de oruç tutan bekar insanın (ibadetinden) daha hayırlıdır.”
- “Uyuyan evli kimse Allah nezdinde geceleri ibadet eden gündüzleri ise oruç tutan bekardan daha üstündür.”
- “Ümmetimin iyileri evliler, kötüleri ise bekarlardır.”
- “Evlenen kimse dininin yarısını korumuş olur. (Başka bir hadiste de şöyle buyurulmuştur:) “Geri kalan yarısı hususunda da Allah’tan korkmalıdır.”
- “Cehennem ehlinin çoğu bekarlardır.”
- “En kötü ölüleriniz bekarlardır.”
- “Her kim Allah’a temiz ve tahir olarak (günahsız bir şekilde) kavuşmak istiyorsa evlenmelidir.”
- “Evlen, aksi takdirde Hıristiyan ruhbanlarından (Başka bir rivayette ise, “Şeytanın kardeşlerinden”) olursun.”
- Abdullah Bin Mesud'un (ra) küçük bir kız çocuğu vardı. Onu bağrına basar, öper ve 'Ey babasını ateşten koruyacak olan örtüm, merhaba' derdi."
Ah kalbim ﷺ🌹
- Arapça bir sözcük olan “temâşâ” gezinti, seyran anlamına geliyor. Bu kelimenin kökeni ise “mâşâ” yani yürümek demek. Aslında yürümek, seyretmek, gezmek, temâşâ etmek demektir. Yürümek, amaçsızca dolaşmak değildir. Aksine yürümek bir sağaltımdır, şifalanmaktır. 🍃
- İnsan rızkından kaçmak için rüzgârlara binse, rızkı ona ulaşmak için şimşeklere biner.
“Ölüm var ölüm!”
—
Hz.ÖMer'in, her sabah kapısına vurup " Ölüm var ey Ömer! Ölüm var!“ demesi için adam tuttuğunu biliyor muydunuz?
Peki, ölüm bizim ne kadar hatrımızda ?
…
“Dağlara buğdaylar serpin .. Müslüman ülkede kuşlar aç demesinler..”
— hz.Ömer
Âhiret işlerinde zarar etmektense, dünyaya ait işlerde zarar ediniz. Böylesi sizin için daha hayırlıdır.
-Hz. Ömer
İmandan sonra saliha bir kadından daha büyük bir nimet yoktur .
-Hz.Ömer (r.a)