“Gidişata bakıp üzülme .. Sabırlı ol .. Sabır acıdır, fakat meyvası tatlıdır . .”
Hayat ne garip, Sana aşkı öğreten, sana aşık değil..
Acaba ne olacak telaşı basınca bir ayet geliyor aklıma rahatlıyorum..
Beni yaratan elbet yolumu gösterir. “Şuara/78”
İnşallah
(via beyazgelin-cik)
Bazen her gün yanında duran insanlara güvenmesinde, gider sana 899 km uzaklıktaki birine güvenirsin. Güvenmenin mesafesi yoktur çünkü. Güvenmenin meselesi vardır. Herkese güvenilmez. Herkese güvenilmeyeceğini, yediğin darbelerden sonra anlamanın kattığı acı insanları büyütüyormuş. Biz de böyle büyüdük işte. Herkese güvenilmeyeceğini, herkesin sevilmeyeceğini ve herkesin herkes diye yazılsa da artık fark etmeyeceğini zaman gösterdi bize. Sevmekte böyle bir şey işte, her gün elini tutabileceğin, dokunabileceğin insanları sevemezsin de, belkide hiç görmediğin, belkide hiç göremeyeceğin birisini seversin. Bu kalp organı çok farklı çalışıyor çünkü. Bazen sadece bir fotoğrafa bakarak aşık olabiliyor insan. Bazen de sadece ses tonuna. İşte o andan sonra, karşına kim çıkarsa çıksın herkesi farklı sınıflandırmaya koyuyorsun. Aklın daima onda oluyor.
Bazen farklı şehirde oturan birisini seversin, otobüs biletleri, hava yolları, hızlı tren, ve metrobüs Bazen o şehrin hava durumunu incelersin. Yarın hava soğuk, kalın giyinse bari. Bazen, o şehrin takımını desteklersin, haksız penaltı ile 3 puan gitti. Bazen de o şehirde adı geçen bir haberi okurken,
bazen, bütün bazenler çoğalır. Siz hiç uzakta oturan birini sevdiniz mi? Her gün yanında olamadığınız, her gün elini tutamadığınız. Çok kötüyüm dediğinde ise, hiç bir şey yapamadığınız?
Mesafe, telefonla konuşurken ses tonundaki değişimin sebebidir. Alo, çok özledim. kendine dikkat et..
Tam "ben yoruldum bensiz devam edin" diyecek gibi oluyorum sonra bi bakıyorum zaten kimse benimle yürümüyor.
Olayların ''niye olmuyor'' değil, genellikle ''yine olmuyor'' kısmındayım.
Kimileri öpülerek uyandırılır her sabah, kimileri dürtülerek. Kimileri yanında uyuyan kişinin varlığına şükrederek başlar güne, kimileri belki değişir umutlarıyla sabrederek...
Bende hicbir şey kendisi gibi değildir, Bilemiyorum ama insanların gördüğü gibi değildir, Sanki herkesten ayri bambaşka bir yerde oturmusum dünyaya bakiyorum
Geldin. Kimseyi oturtmadığım sandalyeye kuruldun. Şimdi yoksun. Üzülüyor muyum? Çok! Dönersen kapıyı açar mıyım? Yok. Kapı hiç olmadı. Onu, sen girebilesin diye ben yapmıştım. Artık kapattım.
Neresinden tutunmaya çalışsam orası elimde kalan hüzünlü bir hikâyeden başka nesin?
Şu yaşama dair bir kâr'ım varsa, sana tesadüf etmiş ve seni tanımış olmaktır...
Sonu sana çıkmayan yollarda bilsen ne çok koştum, Ne çok yoruldum...
Biraz sesini duymaya ihtiyacım vardı ama neylersin, Son yangından kalan gurur belası hâlâ içimde bir köz...
Vazgeçtiğim an bitti savaşım ve kaybetmiş olmak umrumda bile değil...
Yakını mı iyi göremiyorsunuz, uzağı mı?" diye sordu doktor. "Ben bana neyin uzak, neyin yakın olduğunu göremiyorum." dedim..