Kendiyle bile yalnız
Mağaranın uğultusunu gözbebeklerimin boşluklarında hissediyorum, tavanında gökyüzünü delen iki paralel boşluk
Ayaklarımın altındaki toprak sırtımın derisine batıp çıkıyor, bakıyorum
Mezar taşları kadar soğuk ve ıslak gökyüzü. Birkaç hesaplaşmamız vardı sanki ölü yıldızlarla parıldayan,artık hatırlamıyorum
Zamansız uğultular rüzgarla yankılanıyor.Elbette birkaç cümle vardı duyuyorum ama artık hatırlamıyorum
Özgürlük ilüzyonuyla salkımlanmış gökyüzüne bakıyorum.
Ucu yanmış bir fotoğrafın içindeyim.Eğreti bakışlarımla fotoğrafın içinden kaçmaya çalışıyorum. Kaçtım, kaçacağım. Ben hiç bir yapboza uymayan hatalı bir parçayım.
Bulantı. Tüm beynim sızlıyor,su kaçıran musluk gibi.1.2.3.4…frensiz hareketler, herkesin ruhundaki yamaları sayıyorum.1.2.3.4… Kendi yamalarım nerede? Tenimin içine karışan harfler gibi. Su durmuyor, ben benden kurtulamamakla lanetlendim
öfkem kendini kine dönüştür, camları kes onları batır ve geri çıkar. tekrar batır, çevir. onun kalbini sök ve bana getir.
Duvardaki çatlaklarıma cenin pozisyonunda sığışıyorum. Rüzgarlar eğriti vücudumun köhne deliklerinden acı acı fısıltılar yaratıyor artık, sadece sığınmak nedir? Bilmiyorum. Sakince sırtımı oksijenin karbondioksite dönüşürken devinimler yaratan sıcak bir ruha bırakma isteği ile dolup taşıyorum. Bu his beni öldürüp tekrar kendimi doğurmama neden olacak.
Tüm sorularımı cevapladım, artık bir geçmişim yok. Zincirinden arınmış bir köpek gibi özgürlüğe ulaşıyorum. Ellerimin arasında en ufak bir kir kalmadı. Korkun benden çünkü artık aynaya bile bakmıyorum
Eski ben damarlarımdaki kanı pıhtılaştırıp beni nefessiz bırakıyor. Geri dönmemek için tüm tırnaklarımı ruhuma takıp zamanı durduruyorum. Şimdi değil.
her şey bitince ve herkes gidince, sakince arkama yaslanıyorum ve ojenin kapağını çeviriyorum.
Kafatasımın altında dönen çarkların tam karşısında,saç derime tüm tırnaklarımı geçirip derimi kaldırırken dudaklarıma damlayan kanı çılgın bir gülümsemeyle kendime bahşediyorum. İlüzyonumla,tüm gerçekliğimle kendimi kandırırken silahı ellerimden alıp kendime doğrultuyorum. Hangisi gerçek ben? 3 kurşun. Boğazından beyinsoğancığına doğru uzanan 3 kurşun sabitlendi. Dengeni sağlayabilir misin? Devril ya da paçalarıma geçirdiğin aciz tırnaklarını tek tek söküşümü izle. İŞTE GERÇEK BEN.-mi? Kendime doğru devrilirken bataklığıma sürükleniyorum, bu karmaşanın içinde sadece gözkapaklarını sabitle çünkü,çünkü geri döndüm. Şimdi sadece gerçek bana diz çöken ben. Silahı kadranıyla beraber sabitleyen ben. Kaosu izleyen, gülümseyen ben. İşte ŞİMDİ tüm ölümü göğsünün içindeki bataklıkta karıştırıp kendimi tanrının izlediği yerden aşağı uçuruyorum ve izleyen benim. Geri döndüm.
ciddiye almak istesem de olanları, alamıyorum çünkü ısrarlı bir ölüm şekli yaşamak. aklımdan çıkmıyor bu.
Bu dünyada, benim dünyamda hiç bir su eski yatağına oturmuyor. Hiç bir şey eskisi gibi hissettirmiyor, uyuşuk hislerim derinlerin sarsıcılığına şaşkın ve kaçık gözlerle bakarken parmak uçlarımı bile o suya sokmuyorum. Etrafımdaki her şeye ellerimdeki iplerle hükmederken ipleri bir anda bırakıp her şeye tekmeyi basıyorum. Gidin, benden uzak durun ki kendimi bulayım. Gaddar ve bir o kadar da savunmasız. O iplere kendimi dolayıp hislerimin boğazını sıkıp kenara fırlatırken düşünmüyorum. Yakın hissetmiyorum. Ben sizden kat be kat uzağım ama soru şu bu kuyuda beni duyan var mı?
süreksiz bir şekilde hissiz, çoğu zaman hüzünlü. her şeye gülmez, her şeye ağlamaz. güldüğünde çok güler, ağladığında da çok ağlar. arsızın teki. durduk yere öpmek ister. gitmek ister bir yerlerden. soluklanmadan kalkmak ister. arada dans eder. çıkarır kalemini yazar bir şeyler. savruk ve düzensiz. yine de kelimeler bir bütün. kendisi eksik, biraz.