yanılmak istiyorum hiç istemediğim kadar.
kaçmak istiyorum
bu iklimden
belki de
kendimden
beni anladığını söylerken bile bana sırtını ezberlettin.
kırılıyor kemiklerim dört bi’ taraftan. bunlar çok ağır sözler.
..senden kaçarken bile senin önüne düşüyor yolum
evet bi’ yerlerde varsın ama ben o bi’ yerleri bilmiyorum ve sen beni sana ulaşamamak ile suçluyorsun.
sen hep böyle şeyler söyleyeceksen alkol masrafını ben karşılayacağım.
sen bu yenilgiyi ne zaman fark edeceksin?
düşüyorum o çukura rüveydâ, hiç düşmem dediğim o çukurdan uzun zamandır çıkamıyorum. ellerim toprakla karışıyor. toprak kokuyorum rüveydâ.
hasretimi kabartıyorsun. oysa hiçbir şeyden haberin yok muhtemelen uyuyorsun.
sen birinin koynu hasretle nasıl beklenir bilmiyorsun.
çekilmez bir kadın olduğumu biliyordum ama beni kalacağına sen inandırdın.
nerde oldugumu anlayabilirsem ilk seni arayacagim soz veriyorum.ben uzun zaman once kayboldum
hiçbir anlamı olmayan
neye,kime evrildim ben?
çözümü bulamadığım çabaladığım kaçamadığım hangi yolu adımlıyorum öylece sahi? soluk soluğayım, soğuk güneş girmeyen bir sokakta. yürüdüğüm her adım cam eksiği gibi batıyor topuklarıma. ama böyle değil mi zaten sana gelinen her yol acıtıyor insanı. ama ben her şeyin bir gün yolunu bulacağıma ve sana ulaşacağıma söz veriyorum.
“seni son gördüğümde, ilk tanışmamızdan daha yabancıydık.”
bu yolun sana dönüşü yok mu
aslında bana bu kadar uzak olmanı zihnimde adlandıramıyorum.