“Dünyada görünmez sihirli bir çember var. Bu çemberin bir içi bir de dışı var. Ben dışarıda olanlardanım.”
— ‘’Marnie Oradayken’’ Anime Filminden
“Dünyada görünmez sihirli bir çember var. Bu çemberin bir içi bir de dışı var. Ben dışarıda olanlardanım.”
— ‘’Marnie Oradayken’’ Anime Filminden
Şiir temalı, arkaplanında dokunaklı bir hikayenin yer aldığı, güzel bir Kore filmi izledim.
Aşağıya da filmde yer alan bir şiiri bırakıyorum. Tabii filmi izleyip hikayeyi bilen bir insana vereceği hissiyat daha başka olacaktır. Yine de güzel.
...................................
AGNES’İN ŞARKISI
Hava nasıl oralarda Issız mı yine? Ateş kırmızısı mı günbatımı? Orman yolunda kuşlar şarkı söylüyorlar mı?
Kabul eder misin Yollamaya cesaret edemediğim mektubu? Dinler misin Söyleyemediğim itiraflarımı? Zaman geçecek, güller solacak mı?
Şimdi elveda deme vakti Esip geçen yel gibi, gölgeler gibi. Tutulmamış sözlere, Sonsuza mühürlenmiş aşklara, Bileklerimi öpen çimenlere Ve beni izleyen küçük adımlara Elveda deme vakti.
Karanlık çöküyor sanki. Mum yeniden yanar mı? Dua ediyorum Kimse ağlamasın diye, Bil diye seni ne çok sevdiğimi bil diye. Sıcak bir yaz gününün ortasında Uzun bir bekleyiş, Babamın yaşlı yüzüne benzeyen Eski bir patika. Yalnızlık da yabani bir çiçek gibi Ürkek, çeviriyor yüzünü.
Nasıl sevdim seni? Sessiz şarkını duyunca Nasıl da titredi kalbim. Dualarım seninle… Kara nehri geçmeden önce Ruhum son nefesiyle, Parlak bir günün hayalini Başlıyorum görmeye. Yine uyandığımda, Işıktan gözlerim kör. Seni buluyorum, Bekliyorsun yanı başımda…
"İçinde olamadığı, tek başına izlediği gerçeküstü bir sahne. Hiçbir şeyin içinde değildi zaten. Her şeyi izliyor ama hiçbir şeye müdahale edemiyordu. Yalnızlıktan nefesi kesiliyordu bazen. Bunları anlatınca boş boş bakmışlardı yüzüne."
- Gamze Güller - Zürafanın Bildiği
"Ağır ağır ölür yolculuğa çıkmayanlar, okumayanlar, müzik dinlemeyenler, gönlünde incelik barındırmayanlar." . ........ "Anımsayalım her zaman: yaşıyor olmak yalnızca nefes alıp vermekten çok daha büyük bir çabayı gerektirir."
- Pablo Neruda
Sonunda hınca hınç dolu bu şehirde azıcık nefes alabileceğim dingin bi köşe bulabildim. Kahvemi aldım çıkıp parkta banka kuruldum, cafe'nin gürültüsünden daha iyi.
İstanbul boşaldı, herkes gitti diyenler başka bir uzayda yaşıyor olmalı.
📸 Nick Prideaux zaman zaman çok yalnızım kalbiye arsız sarmaşıklar gibi her sabah bıkmadan tırmanıyorum güneşin tahta perdesine mor çiçeklerle açılmak için dünyaya. güneş tozlar püskürtüyor koca ağzından aslında hiçbir şey görülmüyor kalbiye
kalbim kocaman bir kelebekti kalbiye bir elmasın içinde unutulmuş yıllar önce. pembe bir merhemle doğardı günler saçlarımı çözerdim, taze elmalar gibi soyardım bedenimi bahar, simit, salatalık, midye kokardı her yan dünya artık bir daha hiç bir okul çıkışı gibi kokmayacak mı? hayatın kalbiye, o iri dudaklı çingenenin ellerini hiç tutamayacak mıyım bir daha? elmasın çatlarken çıkardığı sesi duyuyor musun, bedenime çarpan incilerin sesini? bir kadeh içindeki tozu üflüyor her şeyi bir veba salgını gibi hatırlayarak bekliyorum beklediğim neyse onu. zaman kalbiye, zaman şimdi kalbimde habire uzayan minare
zaman zaman çok yalnızım kalbiye bugün ağlayarak kurabiye yerken, çay fincanında kendimi seyrederken çay beni içti, bende çayı kalbiye ruhumdan çaylar aktı saatlerce aşık olduğu için kahve dökülüyordu terliklerine heinrich böll'ün palyaço'su mary onu bırakıp gitmişti, yalnızdı. sonra yosunun latincedeki adı laminarya'ydı... içimde gezinen salyangozun tırnakları her hatırladığım şey için bir santimetre uzuyor kalbiye aslında hiç istemiyorum ama ne yapsam rutubetim sözlere bulaşıyor kalbiye.
- Didem Madak - Kurabiye
"Tarihte ilk kez bir toprak parçasının etrafını çitle çevirip 'Burası benimdir' diyen ve buna inanacak kadar saf olan insanlar bulabilen ilk insan, uygar toplumun ilk kurucusu oldu. O zaman biri çıkıp, çitleri söküp atacak ya da hendeği dolduracak, sonra da insanlara 'Sakın dinlemeyin bu sahtekârı. Meyveler herkesindir. Toprak hiç kimsenin değildir. Ve bunu unutursanız mahvolursunuz' diye haykırsaydı, işte o adam, insan türünü, nice suçlardan, nice savaşlardan, nice cinayetlerden kurtaracaktı."
- Jean Jaque Rousseau
"Kalbimi kollayarak geçirdim günlerimi Geçmişin tuzağına düşmeye meyilliyim..." ........ "Yeni bir hayat bul şimdi bana Bir iki güzel söz yeter kandırmaya..."
"Yok inanmam Sevgi neymiş Eskidenmiş o eskiden..."
"Kendimi yengeç gibi hissediyorum. Yengeçler denizde yaşarlar ama yüzemezler. Ben de nefes alıyorum ama dünya denilen bu cehenneme bir türlü ayak uyduramadım."
- Albert Camus - Yabancı
"Bir süt ırmağı akıyordu boynundan Omuzlarında iki dolunay göllenmişti Karnı altın güneşlerde buğday tarlaları Göğüsleri bağ bozumlarından bir salkım şıra Dünyanın bütün gülleri ağzında açıyordu Çoban ateşleri, nar oyukları, yıldız böcekleri Gövdemde sonsuzluğun dilsiz ayini Tanrı kirpiklerinden yürüyordu canıma..."
- Şükrü Erbaş
"Anne bak, ben kime yazılmış çok eski bir mektubum Böyle, derine derine saklanmış kalmış. Dünya yerinde bir uykuya yatırılmış, hiç uyumamış. Kışlarda zor hatırası, yazlarda tahammül yorgunu Anne benim gönlümün kimyası ne bu böyle?" …………. "Sen bana dünya yalan diyorsun Ben bi tek aşkı koydum gerçeğin tarafına. Tekrar düşünelim anne Bak bir kere daha soruyorum; Ben kime yazılmış çok eski bir mektubum Bu ben ne böyle?"
- Birhan Keskin