“yokluğun, cehennemin öbür adıdır, üşüyorum, kapama gözlerini.”
— Ahmed Arif
@nazimhikmetransiirleri / nazimhikmetransiirleri.tumblr.com
“yokluğun, cehennemin öbür adıdır, üşüyorum, kapama gözlerini.”
— Ahmed Arif
o kadar sevdim ki resmini işte bugün konuştu benle yorulmuştum çalışmaktan karda uzun yürürdük senle
geceleri resmine baktım olanları anlattım seni bir görsem diye diye uyudum yağmurun sesiyle
o kadar sevdim ki resmini
tumblr'da herkesin başkalarının hayatlarını nasıl sürdürmeleri gerektiğine dair bir fikri var.
kendilerininkine dair bir fikirleri olduğundan şüpheliyim.
kendin hakkında belirsizlik yaşamak karanlığını bilenler şöyle şu tarafa geçsin.
SevmekSevdiğin kişiyle birlikte olmak değildirUnutmaÇünkü aşkOnunla yaşamak değilOnu yaşamaktır aslında … ne anlatmak istemiş şair burada
Şair, orada aptal saptal konuşmuş.
Teselli sence ne demek gerçek yada sahte midir ?
Kişinin kendini teselli etmesi/etmeye çalışması sahte bi çabadır, ama gereklidir. Başarmak için, mutlu olabilmek, ilerleyebilmek için gereklidir.
Bir başkasını teselli etme kendinden pay biçerek teselli ettiğin şeye ortak olma çabasıdır. Samimidir.
Yani, öylesine ciddiye alacaksın ki yaşamayı, yetmişinde bile, mesela, zeytin dikeceksin, hem de öyle çocuklara falan kalır diye değil, ölmekten korktuğun halde ölüme inanmadığın için, yaşamak yanı ağır bastığından. 1947
Hoş geldin kadınım benim hoş geldin yorulmuşsundur; nasıl etsemde yıkasam ayacıklarını ne gül suyum ne gümüş leğenim var, susamışsındır; buzlu şerbetim yok ki ikram edeyim acıkmışsındır; beyaz ketenli örtülü sofralar kuramam memleket gibi yoksuldur odam. Hoş geldin kadınım benim hoş geldin ayağını basdın odama kırk yıllık beton, çayır çimen şimdi güldün, güller açıldı penceremin demirlerinde ağladın, avuçlarıma döküldü inciler gönlüm gibi zengin hürriyet gibi aydınlık oldu odam… Hoş geldin kadınım benim hoş geldin.
- Nazım Hikmet Ran
Bulut mu olsam, gemi mi yoksa? Balık mı olsam, yosun mu yoksa?.. Ne o, ne o, ne o. Deniz olunmalı, oğlum, bulutuyla, gemisiyle, balığıyla, yosunuyla…
Söylediklerimden çok sustuklarımda saklıyım.. Ve gizlediklerimde gizliyim.. Beni anlamak için; Konuştuklarımdan çok Sustuklarıma kulak verin.. Aklım sukütu sever benim.. Çünkü çok ağır ödeştik biz hayatla.. Ben sonu olmayan çok yollardan geçtim.. Üç Noktalar Koymaz Bana…
Nâzım Hikmet Ran
NAZIM HİKMET: “Duyduk ki… Bu işler duyulur da durmak olur mu? Bi sabah erken, Haymana Ovası’nda bir garip kuş öterken, Sıska bir söğüt ağacı altında zeytin tanesi yedik…” Mehmet BAŞARAN: “Ağaçların bilgesi, zeytindir kuşkusuz… En çelimsizi bile kendini kabul ettiren bir ağırbaşlılık, bir suskunluk içinde… Yaşlarını bilen yok. Roma’nın, Bizans’ın izlerini taşıyor bazıları… Zamanlar geçmiş, sahipler değişmiş ama onlar kendi ölümsüzlüklerinde… Gene kendi kendilerinin.” Bedri RAHMİ EYÜBOĞLU: “Önümde zeytin ağaçları arkasında yar Sene 1946 Mevsim Sonbahar Önde zeytin ağaçları neyleyim neyleyim Dalları neyleyim Yar yolu dökülmedik dilleri neyleyim Yar yar..”
Bir gün çok bunalırsan denizin dibinde yosunlara takılmış gibi soluksuz sakın unutma gökyüzüne bakmayı gökyüzü senindir gökyüzü herkesindir…
Niye sana benzer ki papatyalar; böyle tiril tiril ve tertemiz oldukları için mi?.. Böyle her biri diğerlerinden farksız ama her biri bir diğerinden daha güzel olduğu için mi?.. Yoksa, her bir papatyayı mükemmel kılan; dantelsiz, boyasız o sade güzelliğinin idrakinde olması mı?
-N.Hikmet
… Sen yıldızların altında yakılan ateş gibisin sevgilim, sana dokunuyorum İnsanların içindeyim seviyorum insanları Hareketi seviyorum Düşünceyi seviyorum kavgamı seviyorum Sen kavgamın içinde bir insansın sevgilim seni seviyorum…
Soldaki, 2 Eylül 1932'ye ait bir ilan. Portre: Sedat Simavi Sağdaki “Lades” şiiri. Tarihi yazmıyor ya da ben göremedim.
Hoş geldin kadınım benim hoş geldin yorulmuşsundur; nasıl etsemde yıkasam ayacıklarını ne gül suyum ne gümüş leğenim var, susamışsındır; buzlu şerbetim yok ki ikram edeyim acıkmışsındır; beyaz ketenli örtülü sofralar kuramam memleket gibi yoksuldur odam.
Hoş geldin kadınım benim hoş geldin ayağını basdın odama kırk yıllık beton, çayır çimen şimdi güldün, güller açıldı penceremin demirlerinde ağladın, avuçlarıma döküldü inciler gönlüm gibi zengin hürriyet gibi aydınlık oldu odam…
Hoş geldin kadınım benim hoş geldin.