Birden içimde sevinçli bir gezegen keşfetmiştim. Muhtemelen hayat vardı... didem madak
YouTube'da "Toprak Yağmura (Akustik) - Zeynep Bastık, @Can Ozan" videosunu izleyin
Baba.
12 Nisan 22
Eksik bir tarafını bir şeylerle tamamlamaya çalışmak ne denli işe yarar?Satırlara ne ile başlayacağını,noktayı nereye koyacağını,neyin üstünü neyin altını çizeceğini bilmemek de bir o kadar öyle. Baba. Sizce de çok güzel bir kelime değil mi? Farsça da Peder olan kelimeyi dilimize ne güzel anlamlandırarak taşımışız değil mi? Evet öyle. Peki ya baba bir kelime mi sadece? Ben size anlatayım biraz bunu içimde bir yerlerden kopararak. Baba gözlerini açtığın ilk andan itibaren “sevgi”yi irdeleyen bir sevgili. Bir dayanak arkanda,bir ümit,içine sığabildiğin koca bir omuz. Sana dünyaları vaat eden ve olabildiğince veren kendinden eksilterek. Şuan bu yazılanlar diğer her şeyinin,her düşüncesinin aksine ufak bir kız çocuğu olarak kalmayı dileyen birinin yazıları. Bunlar benim ifade edemediklerim,bunlar benim güzel ve mutlu anılarımın yalnızca alfabetik dansı. “Anı” olarak kalmaya yüz tutmuş bazı resimler. Bazı ses kayıtları. Gidenin arkasından izlenen yolculuk. Baba. Dünyanın en güzel adamını kendi ellerinle koyduğunda ayaz toprağa,gömülen yalnızca onun bedeni olmaz. Onun bedeniyle birlikte senin içinden bir şeyler alıp götürür ama hala daha nefes alırsın. Baban “bir” ölür,sen “bin” ölürsün. O ebediyen uyur,senin ise tüm gecelerin uykusuzluk ile dolar.O gider,sen her gün sindirmeye çalışırsın gidişini.Kulaklarını tıkarsın etrafından gelen baba seslerine. Gözlerini kaparsın o görüntülere. Ve işin zor kısmı ise bu eksikliğini belli etmemek için içe akıtırsın. Daha da dik durursun. Mücadelen kendinledir aslında. Defalarca acaba o burada olsaydı sorusuna maruz kalırsın daha sonra mezar taşına ağlarsın.Ellerin parçalanana kadar kazımak istersin toprağı,çıkartmak istersin. Ama çıkmaz. Ve çıkmayacakta. Yıllar sonra da.Bu sefer bu boşluğu başkalarında aramaya başlarsın fark etmeden. Bir amca,bir abi,bir adam,bir sevgili ararsın. Aa-ah oda kar etmez. Kabullenemeleler alır götürür. Çare yoktur.Ayağını dayadığı taşlardan biri gitmiştir bu kızın;artık bilir ki kimseye güvenmez. Bir şekilde öyle ya da böyle gideceklerini bilir. Bu gece yine seni anıyorum güzel adam,her gece gibi. Huzur içinde uyu. Ben yine seni beklerim.
Anton Çehov
Bir yanımız yaprak döker, bir yanımız bahar bahçe.
Başkasına kötü hissettirdiğinizde bunun ağırlığını taşıyamamalısınız. Bu sizi insan yapar. Başkası size kötü hissettirdiğindeyse kabahati önce kendinizde aramalı, ama buna tümden kaptırmamalı, nesnel olmalısınız. Bu sizi insanüstü yapar. Ama ince bir çizgi var: Gerçekten bir hata yapmış olabileceğinize inanır ve bunda boğulursanız, kolayca harcanırsınız. Yükü sırtlanmış biri varken kimse öylece çıkıp "Biraz da ben taşıyayım" demez size zaafı yoksa. Unutmayın ki insanların ilk terk ettiği duygu, merhamettir.
Kısacası, muhatabınıza "birine kötü hissettirmiş olmanın ağırlığı altında ezilme" duygusunu kazandıracak edimleriniz olsun.
The One That I Love*
Bir çiçek açtığında
Bir eski avluda
Diyor ki;
Çalıda sarı bir çiğdemim ben
Ve senin çok eski cümlen.
Sen otursan, gitmemiş ki! olsan
Ben sana bir eski Endülüs avlusu
İstersen serin bir Portofino getirsem
Ya da Yedigöllerin yedisini birden.
Bir çiçek açtığında
Bir eski avluda
Diyor ki;
Her şey çok eksik ve neredeyse yok gibiyken
Buldum buluşturdum kendime geldim
Tek eksik sensin! İncecik, çilli bir dille
sen de gelsen.
Ben sana kırmızı kiremitli bir çatı
Begonviller ve bir mavi kapı
Ve illa amansız bir avlu getirsem.
Dünya soğur, akşam serinlerken,
Benim sensiz sevinecek bir şeyim yok.
Kılı kırk yardım, altını üstüne getirdim,
Ve işte en geniş cümlem:
İçimi açtım sana.
İçini açmak için.**
*‘Tek Sevdiğim’ **Birhan Kesin, Eski Avluda
Ey Günbatımı !
Kırmızı dallar, göğe uzanan çitler Yıldızları birbirinden ayıran Bilmez olur muyum hiç, mutluluk da bir gelişmedir Yaşarken olsun, ölümle olsun, sonu ayrılığa varan Ey günbatımı! benden duymuş olma bu yakınmayı Bir gül bana kendini kopardı verdi Daha dün akşam, daha dün akşam.
Yürek bir kez görür, sonra hep gözler görür Ben onu yüreğimle görmüştüm anlaşılan Çözüldü artık o büyü, yanımda Sıcaklığı parmaklarımı acıtan bir haziran Üstelik çoktan buldum aradığım o yeri Tam yedi kez doğan güneşlerin altında Bir yitip bir yükselen sıradağların ardından.
Yıkansam, yıkansam, hep o güneşlerle yıkansam Dişleri tenime geçse yaz rüzgârlarının İzine pek rastlamasam Ama kalbini sert ve serin tutan bir denizciye Bunu bir daha sorsam Ne çıkar bir daha sorsam Sonra hiç konuşmasam, sonra hiç konuşmasam Ve bu yorgun, bu üzünçlü yüreği Benim değilmiş gibi, benim değilmiş gibi Kimse görmeden şöyle bir yol kenarına bıraksam…
-Edip Cansever, Boşversene Seni Niye Beklemeli
Bir ilişkiyi az seven yönetir. Çünkü çok seven kaybetme korkusu yüzünden her şeye olur der.
Erich Fromm
Karşılıklı susmayı sürdürdüler. Sanki konuşşalar bir şey, bir daha onarılmamacasına bozulacaktı.
Tomris Uyar
Olduğum şeyle olmadığım şey arasında, hayal ettiğim şeyle hayatın beni yaptığı şey arasında bir boşluğum.
Fernando Pessoa
Uzaklara bakıyordu. Ruhu başka bir yerdeymiş gibi.
Hasan Ali Toptaş
Emre Sertkaya - Çarşamba'yı Sel Aldı (SiyahBeyaz Akustik)
Ali Zand Vakili - Rafti
Ne hoş bir güzelliği vardır; hafif adımlarla, dünyadan gülümseyerek geçenlerin. Kimseye bir kötülüğü dokunmadan yaşayanların, onurlu bir yaşamı seçenlerin.
Virginia Woolf
Size şunu söyleyeyim: Yalnız biriyle tanıştığınızda size ne anlatırsa anlatsın aslında yalnızlığı sevdiği doğru değildir. Asıl sebep, daha önce dünyayla bütünleşmeyi denemelerine rağmen insanların onları sürekli hayal kırıklığına uğratmalarıdır.
Jodi Picoult