Ah biz gönlümüzü kime emanet ettik ki bir bilinmez derya da yüzüyoruz.
‘Bedenim bitkin.
Bedenim beni bırakacak.
Geceler uzun. Herk dakika beni ayrı bir dehşete düşürüyor,her yanım,her yanım sancıyor.’
‘Acılar insanı gafil avlıyor.’
Öyle doğru ki ansızın bir sabaha kurban olarak uyanıyorsun,kime nasıl nerede avlandığını bilmeden.Bir bakıyorsun göğsünden beş parmak aşağısında ince kör bir bıçak. Biliyorsun tutup çıkaramayacağını,onunla yaşamayı öğreniyorsun. Zaman çok şey öğretiyor sana.Tek başına ince kör bir bıçakla yaşamayı mesela,sırtını dayayacak bir yerin olmadığını,koca bir terasta 78 tane sigara içebileceğini. Bunların senden başka kimseye zarar vermediğini…
Kimseye bir isyanın yok aslında,tüm derdin kendinle,bedeninle,ruhunla,ellerinle,kalbinle,en önemlisi vicdanınla. Uyuyabiliyorsan eğer gece sabahı çalmadan vicdanını duymuyorsun demektir. Bak bazı gecelerin sabahında ayakların yerlere değmiyor.Asla mutluluktan değil,keşke.Unuttum.
Ayakların yere değmiyor çünkü;
‘sürükleniyorsun’
Look up to the sky and see my final exams
Bazı hayaller kurmuştum,ilk önce ellerimden alındı sonrasın da gözüme sokuldu olsun dedim kapadım gözlerimi üzülmemek için gülümsedim hayallerimi yaşanlarla mutlu oldum. Şimdi ses soluk yok ne güzel anlarına şahitlik edebiliyorum ne de hislerini paylaşabiliyorum. Ama bilirsin her mutluluğun bir sonu vardır ve gerçekleştirilen hiçbir hayalin geri dönüşü yoktur.
Küçük bir kukla gibiyim,gülünmesi gereken yerde gülüp üzülmesi gereken yerde yanıyorum.
Öyle güzelsin ki
Hey bayb!
Bin kere ise elbette… @delidivane
Her üzüntü her kalp kırıklığı bir öpücükle geçmiyor sevgili kuşum.
Bebecik
- Kendi mezarını yaptırmayı tasarlıyordun. Yaşadığın her yerden daha çok zaman geçireceğin konutu seçme işini başkasına bırakmak istemiyordun. Düz,parlak,kara mermerden olacak,süslü püslü olmayacaktı. Önünde,bir mezar taşında adın,doğum tarihin,aynı zamanda seksen beş yaşındaki ölüm tarihin yazacaktı. Aile mezarı olmayacaktı:Orada tek başına yatacaktın. Tarihler sen sağken kazınacaktı üstüne.
Sigara senin elinde bir sanat nesnesine dönüşürdü. Sigara içmeyi mi severdin,yoksa kendini sigara içerken göstermeyi mi?
Günler boyunca,odanda perdeleri çekip mutlu bir biçimde,ışıksız da yapabiliyordun. Havanın eksikliğini duymuyordun. Bu katılıktı senin klasikçiliğin.
Sonu gelmez kuşkulara kapılıp giderdin.
İntihar etmen ardında bıraktıklarının yaşamını daha yoğun kıldı. İç sıkıntısı diş gösterdiğinde ya da acımasız bir aynada yaşamlarının saçma taraflarıyla yüz yüze geldiklerinde,seni anımsıyor,varoluş acısını bir daha varolmama kaygısına yeğ tutuyorlardı.
Acın havanın kararmasıyla yatışıyordu. Mutluluk olasılığı kışın beşte,yazın daha geç başlıyordu.
Bir sözlük düyaya bir romandan daha çok benziyordu,çünkü dünya tutarlı bir olay dizisi değil,algılanan darmadağınık şeylerin yığınıydı.
~Sen beklememeyi seçtin. Sonsuz sanıldığı için yaşama tutunulmasını sağlayan gelecekten vazgeçtin. İnsan tüm yeryüzünü kucaklamayı,tüm meyvelerin tadına bakmayı,tüm insanları sevmeyi isteyebilir. Bizi umutla besleyen bu yanılsamalara sırt çevirdin.