Avatar

Sanziohieronymus

@sanziohieronymus

cehennem boş, bütün şeytanlar burada
Avatar
reblogged
Avatar
sozbirikimi
“Hayatımdaki herkesi çıkarmak istiyorum. Hatta belki de dünyadan bile çıkmak istiyorum. İnsanlara hep kuşkuyla bakmak canımı acıtıyor, onlara güvenmek daha acı verici. Bu dünyaya ait olmadığımı biliyorum, ama neden buradayım? Kadim dinler imtihan diyor, ben ise intihar… Nasıl çıkmalı bu hayattan? Ya da bu insanlarla nasıl yaşamalı? Neden bu dünyanın kullanma klavuzu yok? İyi insanlar var diyorlar ama nereder? Onları nasıl bulurum? Nasıl tanırım onları? Birbirimizi hiç konuşmadan anlayabilir miyiz? Yaralarımı onlara korkmadan gösterebilir miyim? Zihnimde binlerce cevapsız sorular… İyi ile kötünün karıştığı bir dünyada doğruyu nasil bulurum? Maddi bir şey istemiyorum kalbim ne zaman huzuru bulabilir?”

Tuğba Koyuncu

Avatar

“benim baba kız ilişkim 7 yaşında bitti ne yazık ki. onu gerçekten saf katıksız duygularla sevdiğim son yaşlarımdı. beni sırtına alır, taklalar attırır, gıdıklardı. saçlarına tokalar takıp şekilden şekile sokmama izin verirdi. okuldan eve döndüğümde istediğim oyuncak yemek takımıyla karşılaşırdım. öğretmen olduğu için anaokulunun ara molasında beni kantine götürür, istediğimi alırdı.

sonra erkek kardeşim oldu. küçük çocuğun şımartılmasından mıdır erkil yapıda olduğundan mıdır bilmiyorum fakat bundan sonra ilişkimiz bozuldu.

8 yaşında, evin sandalyesinde ileri geri sallanırken yapma kırarsın diye bir ses geliyor babamdan. dinlemiyorum şakalar yapıyorum sallanıyorum yine, sonra hızımı alamıyorum düşüyorum. hızlı düşüyorum ve canım acıyor, toparlanıp kalkarken bir şamar da babamdan yiyorum “kıracaksın sandalyeyi yapma bir daha! ” odaya geçip karanlıkta parkede oturup istemiyorum hiçbir şeyinizi diye ağladığımı hatırlıyorum.

4. sınıf. evimiz o zamanlar dubleks, alt kata inen merdivenlerin iki korkuluğuna atkımı bağlamışım, kendi çapımda salıncak yapmışım, üstüne oturmuş sallanıyorum. o sırada oturma odasından babam çıkıyor, “baba bak salıncak” derken babamın gözünde o sinirli ifadeyi görüyorum, o bana hızlı hızlı gelirken yanlış bir şey yaptığımı anlıyorum ve korkuyla atkıyı çözmeye çalışıyorum. ben uğraşırken o saçlarımdan tutuyor, bildiğin yerde salona doğru sürüklüyor “o merdiveni kaça yaptırdık haberin var mı senin! salak mısın sen! çöz şu atkıyı!” karanlıkta salonun koltuğuna oturmuş elimdeki atkıyı çözmeye çalışırken “niye böyle yaptı ki? yapma dese yapmazdım” diye düşünerek hıçkırarak sessizce ağladığımı hatırlıyorum.

5. sınıf. kardeşim yürümeyi çoktan öğrenmişti. yürütecinin uzay sesleri çıkaran tuşları vardı üzerinde,bilirsiniz,bebekler için konulanlardan. merakımdan nasıl çalıştığını öğrenmek istedim. zaten bi tuşu arada tekliyordu,basınca bazen çalışmıyordu. ben elimde kurcalarken babam beni gördü “uğraşma bozarsın” deyip salona geçti. çocuklukla tabi ki dinlemedim. gerçi şimdi olsa yine dinlemezdim sanırım,zaten tekleyen bir alet,bozuk sayılır. neyse biraz daha uğraşınca sistemi bozdum. çaktırmadan yerine bırakıp odama geçtim. 5-10 dakika sonra kontrol etti sanırım. içeriden “ben sana bozarsın demedim mi ” diye benim odaya doğru yaklaşan bağırışını duydum. korkudan hemen kalkıp kapıyı kilitledim. babam dışarıda kıracak gibi kapıyı yumrukluyor. annem arkadan “aç kapıyı kızım daha da uzatma, bir şey olmayacak” diyor. bana kalsa hiç açmamayı düşünüyorum ama o kadar şiddetli ki kapının kırılmasından korkuyorum, öyle bir şey gerçekleşirse dayağın iki misli artacağını biliyorum. anneme de güvenip kilidi açıyorum. hışımla içeri giriyor. tokatla hafif dengemi kaybedip yere oturup sırtımı yatağa verip oraya sığınıyorum “yüzüme bak yüzüme” lafından sonra bi kaç sert tokat daha yediğimi hatırlıyorum. resmen zaten bozuk olan bir yürüteç oyuncağı yüzünden dayak yiyorum.

bu zamana kadar cesaretimden ve sonuçlarından gurur duyduğum kararı veriyorum ve liseye geçişte sırf kurtulmak için il dışı yatılı okul yazıyorum. sonucunda ise hayatımın en güzel en eğlenceli 2 senesini yaşıyorum. her anından gerçekten aşırı keyif alıyorum. fakat küçük yaşta yatılı okumak ağır geldiğinden midir, benim yapımdan mıdır yoksa bu ikisinin ortak sonucundan mıdır bilmiyorum ama lise birden beri şiddetli panik atak ve anksiyete krizleri yaşıyorum ve lise üçte eve dönüp oradaki liseye kaydoluyorum. bu sefer şu zamana kadar yaşadığım hayatımın en berbat en depresif dönemini yaşıyorum, 15 kilodan fazla kilo alıyorum ve kendimden nefret eder hale geliyorum.

10-11 yaşımdan sonra neredeyse hiç, çekinmeden, ikinci kez düşünmeden sarılmadım babama, neredeyse hiç öpmedim babamı. uyumaya giderken annemi öperdim bol bol, babamı çekinerek ayıp olmasın diye öperdim.
öpmek isterdim ama onun istediğinden emin olamazdım, çünkü ufak bir tebessüm bile oluşmazdı yüzünde, benim sarıldığım kadar sıkı sarılmadı hiç kolları. doğum günlerimde herkes gelir öperdi beni, babamsa kalkmaz ben gider öperdim babamı. zaten annemizi de yaranmak için öpüp sarılıyormuşuz, öyle demişti bir keresinde. ondan sonra hiç öpmez oldum babamı, yaranmaya çalıştığımı düşünür diye. 
bir seferinde bana bakıp gülerek elini omzuma atmıştı,kendine doğru çekip sarılmıştı bana. ne kadar sevinmiştim, gerçek bir gülümsemeydi çünkü! hâlâ hissedebiliyorum kalbimde o an oluşan mutluluğu.

en son, geçen seneki tartışmamızda kavga ederken (ne kadar nefret etsem engellemeye çalışsam da sulugöz olmam dolayısıyla ağlayarak) “seni giderek daha az seviyorum,elimden gelen tek şey bu” dedim.

sevgine muhtaç değilim dedi. attığı hiçbir dayakta canım bu kadar acımamıştı. o zamana kadar hep affettim, unuttum, alttan aldım, yeniden gerçek bir baba kız gibi olmak için elimden ne geliyosa yaptım. hatta bazen haklı olmama rağmen gidip özür bile diledim. 
hani illa ki bir çoğunuzun babasıyla/annesiyle unutamadığı, sindiremediği anıları vardır, ama geriye dönüp baktığınızda güzel anılar ağır basar da sırf bu yüzden babanıza/annenize darılmak haksızlık gibi gelir ya, sanırım o yüzden her seferinde bağışlayabildim. 
ama o lafından sonra onun yüzünü gördüğümde, sesini duyduğumda içimde oluşan şey neredeyse saf nefret. bazense kırgınlıkla karışık baba özlemi…

geçenlerde bu yaşıma kadar bana yaptığı tahmini masrafı bile hesapladım. olur da ileride özgürlüğümü tam anlamıyla kazandığımda ona öderim,hakkı bende kalmasın diye. her tartışmada yüzümüze vurabildiği tek şey yaptığı masraflardı. üç kuruşluk masrafının hakkı, babalık hakkından fazladır.

özür dilerim baba, özür dilerim ama seni affedemiyorum. yarım sarılışının hatırlayabildiğim tek sevgi gösterişin olmasını affedemiyorum. her mutlu baba kız fotoğrafı gördüğümde kalbimin acımasına sebep olmanı affedemiyorum. bana paradan başka bir şey vermemiş olmanı affedemiyorum. yaptığın her masrafı yüzüme vurmanı affedemiyorum. gerçek bir baba olmayışını affedemiyorum. bütün bunları yazarken tekrar tekrar beni defalarca ağlatmanı affedemiyorum.
ve özlüyorum. 7 yaşıma kadar olan anılarımızı özlüyorum. bana yaptığın masrafların sana dert değil mutluluk vermesini özlüyorum. mutlu olmam için her şeyi yapabilmeni özlüyorum. mutlu olduğumda ise benimkilerle birlikte gerçekten gülen gözlerini özlüyorum.”

Avatar
. "Olman gereken kişisin: Hiç kimse izlemiyormuş gibi dans et; Tek bildiğin buymuş gibi sev; Sonsuza dek yaşayacakmış gibi hayal kur; Yarın ÖLECEKMİŞ gibi YAŞA!"

-James Dean

Avatar
“Yüzyıllardır oynanmasına rağmen hiçbir seyirci sahneye fırlayıp Romeo’nun zehirli iksiri içmesine engel olmamıştır. Sonunda geminin batacağı bilindiği halde Titanic defalarca izlenmiştir. Bitecektir korkusuyla aşktan kaçarsan hayattan hiçbir tat alamazsın. Çünkü Romeo ölmeli, Titanic batmalı, ama aşk her şeye rağmen yaşanmalı… Zaman bir döngüdür.”

-Adam Fawer

Avatar
Bugünlerde hâlâ kitap okuyan birine rastlamak gerçekten nadide bir zevk kardeşim

Anthony Burgess, Otomatik Portakal

Avatar

Tiyatronun kulisinde bir gün yangın çıkmış. Palyaço haber vermek için sahneye gelmiş. Herkes bunun bir şaka olduğunu sanıp alkışlamaya başlamış. Palyaço uyarmaya devam ettikçe alkışlar daha da hızlanmış. Sanırım dünyanın sonu, her şeyin bir şaka olduğunu sananların yükselen alkışları arasında gelecek. . Søren Aabye Kierkegaard, Meseller.

Avatar

Kurt Cobain, Jim Morrison, Janis Joplin, Jacop Miller, Amy Winehouse, Brian Jones ve tüm bu müthiş insanların olduğu efsanevi 27’ler Kulübü . Bilmeyenler için söyleyim nedir bu 27’ler kulübü; Bu yazıda geçen tüm bu adamların ve kadınların ortak noktası hepsinin de 27 yaşında ölmüş olmasıdır. Hepsi de kendi döneminde parçalarıyla, sesleriyle iyi çıkış yapmış başarılı adamlar… Ve bu yüzden efsanevi bir 27’ler kulübü söylentileri başlamıştır. . Ve diğer bir ortak noktaları aslında bir çoğunun 27 yaşında öleceğini biliyor olmalarıdır. Robert Johnson mesela kendisinin hayat hikayesi de ayrı bir efsanedir. Şeytanla anlaşma yapan adam olarak bilinir. Efsaneye göre dörtyol ağzında şeytanı bekler ve ondan tek bir şey istersin ve karşılığında 10 yıl sonra canını verirsin. Anlaşma efsanelere göre budur. Her ne dilediysen gerçekleşir ama karşılığında senden canını alır. Robert Johnson’ın da böyle bir anlaşma yaptığı söylenir ve bu efsane eğer doğruysa Johnson öleceği yılı da biliyordur. Şarkılarında da bunu duyabilirsiniz. . Jonis joplin mesela Jimi Hendrix öldüğünde bu dünya üst üste iki güzel sesi kaybetmeye dayanamaz demiştir. Ve ardından 27 yaşında o da ölmüştür. Ve bize öleceğinin mesajını önceden vermiştir. Kurt Cobain hep 27’ler kulübünde olacağını söylemiştir ve dediği gibi 27 yaşında ölmüştür. Belki de bize o güzel parçaları dinletebilmek için hepsi de aynı şeytanla anlaşma yapmıştır! . Olamaz mı ne dersiniz?

Avatar
Bir akıl hastasının günlüğü

az önce sol kolumu neşter ile hafifça açtım. kırmızının içinde beyaza benzer şey kemik olsa gerekti. sadece baktım ve biraz dokundum. nasıl dikileceğini bilmesemde bir şeyler becerdim. uzun kollu bir şeyler giydim. hafif bir ağrı söz konusu. ama geçer biliyorum. hep öyle oluyor acıyor ve geçiyor. uygun bir zaman bunu kalbime de yapmayı düşünüyorum. ama daha var. ellerim boğazımda geziyor. üşümüş tenim ve tüylerin diken diken olma durumu. parmaklarımda hafiften artan bir baskı ile nefesimde azalmayı fark ediyorum. sonra kendiliğinden ellerim vazgeçiyor. tırnaklarımı tuvaletin fayanslarında gezdiriyorum. biraz acıyor hatta çok acıyor.zemindeki karoların dokusunu hissetmek tuaf bir duygu. üzerimde her zamanki kıyafetler. duşu açıyorum soğuk tarafından. yerde oturuyorum ayakta duramadım yorgunum, üşüyorum. biraz daha üşüyorum. günahlarım da üşüyor gibi. ama akıp gidemiyor pislik gibi. parmaklarımda ki morluklar, artık yeter diyor. ıslağım ve aynanın karşısındayım. suratsızım. sakinim gibi. üşüyorum. sağ elimi sıkıyorum yumruk yapıyorum. aynada ki herife sertçe vuruyorum. tam isabet suratına. çatırdıyor suratı serserinin. evet elim de acıyor ama olsun. ıslak ayaklarımla yürüyorum. uzun ve karanlık bir koridor var ama neyse ki yolu ezbere biliyorum. en üst kata doğru çıkıyorum. en sonda parlak bir pencere var. yaklaşıyorum. sessizlik arada arkadaşlamın iniltileriyle bozuluyor. ama biliyorum onlarında geçecek. biraz mırıldanmaya başlıyorum. küçük adam üşüyorsun üşüyorsun, kırmızı ve sıcak. ne güzel bir kırmızı. pencerenin kenarına oturuyorum. dışarıda rüzgar var hava soğuk ve kar yağıyor. yerler tutmuş ağaçlar beyaz. gözlerimi kapatıyorum. ellerimle kulaklarımı kapatıyorum. kendi sesimi duymaya tahammülüm yok. ama bu ses beynimin içinde. bırakmıyor tırmalıyor, kemiriyor. vazgeçiyorum yangın merdiveninden çatıya çıkmalıyım. hızlanıyorum. çatı kiremitli. karlar var. en uç noktasındayım şimdi. bana fısıldayan sesi alt edemiyorum. dayanılmaz olmaya devam ediyor. artık üşümekten her yerim mosmor olmuş. sol kolum sızlıyor çokça. kollarımı iki yana açıyorum. mutluyum gerçekten. biran ses kesiliyor sanki. özgür olduğumu fark ediyorum. ya da farz ediyorum. bir adım ötede yeni başlangıçlar. bir adım sadece. ve sol ayağıma damlayan sıcak bir kan damlası hissediyorum. bu his güzel. ve bir adım atıyorum sadece bir adım. şimdi özgürüm...

Avatar
Anonymous asked:

Çok güzel yazıyorsun..

Sevdiğim yazıları paylaşıyorum :)

Avatar
Genellikle insanlar sizi kritik edip sizinle alay etmek için her zaman bir eksiğinizi bulacak ve kimse sizi olduğunuz gibi kabul etmeye yanaşmayacaktır. Bunun için, doğru bildiğiniz şekilde yaşayın ve kalbinizin sizi yönlendirdiği yere gidin.

Charlie Chaplin

Avatar
Kendinize depresyon ya da itibar kaybı teşhisi koymadan önce, çevrenizdekilerin aşağılık insanlar olmadıklarından emin olun.

William Gibson

Avatar

Kitap zekayı kibarlaştırır. İnsan zekası çevresinden tiksindiği için sanata ve felsefeye sığınır. Cemil Meriç

Avatar
Herkes gibi yaşamak ve düşünmek istemiyorum. Fabrikasyon bir yaşamın dayatılması rahatsız ediyor. Kendim olmalıyım. . Şartlanmış beyinlerin ürettiği kavram, fikir ve davranışlardan arınmalıyım.

Michelangelo Buonarroti

You are using an unsupported browser and things might not work as intended. Please make sure you're using the latest version of Chrome, Firefox, Safari, or Edge.