“ Televizyon olmadığı için pencereden bulut seyretmeye başladım. Oradaki yayın çok iyi, haberleri daha güvenilir, gelip geçen bir iki uçak dışında pek reklam almıyorlar ve asıl önemlisi akşamları gök gürültülü sürpriz programlar var. Filmler genellikle kırlangıçların hayatı üzerine ve belki biraz monoton, ancak oldukça realist ,,, ”
günlerdir bi çaput parçası gibi rüzgarda yörüngesiz savruluyorum. ayakta kalabilmek için kulaçlar attıkça dalgalar bedenimden, ruhumdan payına düşeni alıyor. yaşam, boşuna bi çabanın hırpalanmışlığını bırakıyor bana…tüm acılarım kendi çatlağını bularak akıyor hiç durmaksızın.akıyorum bende tüm samimiyetsizlikleri sorgulayarak . acının şiddetli fırtınasına karşı savunmasız yürüyorum. sokaksız ve caddesiz, yürüyorum şiirsiz ve yıldızsız tepemdeki bulutların gözyaşları gözyaşlarımı kucaklıyor.ve ben kaybettiğim nur yüzlü bi melek için sonsuza dek ağlamak istiyorum.
Aylardan Temmuzdu her yanımdan acı yağıyordu. İşte o gün bi yolun kenarında sürüne sürüne yürümeye çalışan, gözlerini dahi açıp kapamakta zorlanan ve her yerinden damla damla yağmur akan o sokak köpeğine mi sarıldım yoksa kendime mi sarıldım hiç bilemedim. O günden beri de acıdan başka hiçbir şey bilmiyorum..
…
Öyle bir kapı olmalı ki çalınca, insana hiçbir şey sormadan açsalar: kapının ortasındaki küçük pencereden bakıp da kim o demeseler.
Sonra hemen içeri alsalar beni. Ben anlatmak istesem bile, hemen sustursalar: biz her şeyi biliyoruz.
Her şeyi biliyor musunuz gerçekten? Evet. Neden sormuyorsunuz ayrıntıları? İstediğin zaman anlatırsın. Sana dinlenme fırsatı verdiğimizi de sanma. Hiç anlatmasan da olur.
— Oğuz Atay
Ne uzanan biri kaldı elime
Ne de erişilmez yorgun yüreğime
Bir boşluk ki nasıl insanla dolsun